Denizden gelmişti. Denizin tuzu teninde, mavisi gözlerinde, dalgaları saçlarında saklıydı. Adı yoktu, "Deniz" diyelim sana dediler.
Öylesine hırçın, öylesine deli dolu, öylesine açtı ki yaşamaya... Hatalar yapıyor, kimisinde ders alıyor, kimisini fark etmiyordu bile. Yolun başına sonuna bakmıyor, sadece yol almaya çalışıyordu. Laftan anlamıyor, yaşayarak öğrenmek istiyor; geçtiği yerlerde fırtınalar, yıkık haneler bırakıyordu.
"Elbet dinecek bu fırtına, durulacak bu deniz ama geç olacak" diyordu bilenler. Duymuyordu. Dünyanın tüm denizleri onu çağırıyor, oysa yeni yeni öğrendiği hayata doymak bilmiyordu.
Yıllar geçiyor, Deniz'in mavi gözleri derinleşiyor, karanlıklar yakın, güneşli günler uzak bir hayal oluyordu. Durmak istiyor ama bir türlü durulamıyordu Deniz. Yorgun, kırgın, ama hala dalgalı, hala hırçın...
Sonunda hırçın dalgaların kayalıklara çarpması gibi çarptı hayatın sınırına. Adı Deniz olsa da deniz gibi değildi. Kırıldı. Köpük köpük geri gelmek yerine bin parçaya bölünüp dağıldı dört bir yana. Artık ne teninde tuz, ne gözünde mavi, ne saçında dalgalar vardı. Geriye yanlızca adı kaldı.
Deniz...
...
Denize kızabilir miyiz deniz olduğu için, dalgalandığı için, fırtınalarda nicelerini yuttuğu için? Kızsak ne fayda? Deniz vazgeçebilir mi denizliğinden?
Şimdi diyeceksin ki "Eee? Yoksa sen kendini deniz mi sanıyorsun? Deniz misin? Denizin dengi misin?"
Değilim! Değiliz! Kimse kimsenin dengi, eşiti, aynısı değil. Olmak zorunda da değil. Kendimizi açıklamak, aklamak ya da kimseden saklamak zorunda değiliz. Öyleymişiz gibi hissettirilmesine boyun eğmeyelim.
Ben bugün çok üzüldüm ve ne yapsam, ne desem boş. Çünkü yaşamayan çok istese bile anlayamaz bazen karşısındakini hatta en yakınındakini. Anlatma isteğimi bastıramıyorım ama biliyorum ki anlatsam da anlaşılmayacağım.
Sussam gönül razı değil, konuşsam ne çare...
haklısın insan hayatı da o deniz gibi hep bir dalga hep bir hareket
YanıtlaSilo dalgaların vurduğu kaya gibi biz de törpüleniyoruz vurulan dalgaları karşılarken
üzülüyoruz, sinirleniyoruz, ağlıyoruz ama bir şekilde ayağa kalmayı başarıyoruz
ve geçmişe bakınca da iyi ki diyoruz iyi ki bunları yaşamışım, iyiki dizim kanamış, burnum akmış
şimdiki halimizdeki ben olmak öyle kolay değil
her ne yaşadıysan "Bu da geçer Ya hU" diyebilmeni dilerim
sevgiler
Biliyorum bu da geçer. Geldi geçti işte! Her şey olması gerektiği gibi oluyor 3 günlük fani dünyada zaten :)
SilBaşkasının ayıbı için sen üzüldün, üzülme. Naifsin, kolay güveniyorsun, biliyorum çünkü ben de öyleyim ama başkasının hatası için kendimi üzmüyorum, dersini al devam et diyorum..
YanıtlaSilDeniz'e gelince.. Bokuyla bile kavga etmeyi bırakırsa, bi rahatlayacak işte.. de. :)
Yav cidden öğrenilmesi gereken ilk ders bokuyla bile kavga etmeyi bırakmak, kendi kuyruğunu kovalamaktan vazgeçmek di mi? Bunu öğrensek ilerleme kaydedecğiz kesin :)
SilKonuyu bilmiyorum ama fena sıkmış biri canınızı. Üzüldüm, kafaya takılmayacak olanlar vardır, en büyük ceza yok saymaktır. Yok, o kadar. Yok olunca bir şey, üzülecek bir şey de kalmaz.
YanıtlaSilFakat bir saatim gitti biliyor musunuz? Yazınıza eklediğiniz videodaki sanatçıdan bahsediyorum. İlk kez duydum adını, büyük kayıptı benim için:) Sonra bir araştırayım dedim. Ekşi sözlük, youtube bir sürü videosunu izledim. Sonra, Allah'ım dedim, uzun zamandır ilk kez şükrettim, durumu benden daha vahim olanlar varmış.
Mr.Kaplan videodaki beyfendi aslında şaşırtıcı biri. Müzisyen bir ailede doğup büyümüş ve bir çok enstrüman çalabiliyor hatta iddiaya göre kendi ürettiği "utar" ve "bağtar" isimli melez enstrümanlar bile var. Birçok ünlü sanatçıyla çalışmış, birçok albümü var, altın plağı var. Öte yandan ekşisözlük gibi platformlarda hakkında hep kötü yorumlar yapılmış. Anladığım kadarıyla bir noktadan sonra akıl sağlığında gelgitler olmuş, hayatla pek de baş edemiyor sanırım şu sıralar. O kadar donanımlı birinin sonunda böylesine kötü eleştirilere maruz kalacak hale gelmesi üzdü beni biraz.
Silne güzeldi ilk bölüm. yaz böyle şeysiler, kurgu gibi ama değil gibi. ikinci bölüm, bişeye sıkılmışsın gibii :)
YanıtlaSil