Cumartesi, Ekim 09, 2021

Dünya'nın En Mutlu Adamı

Hani derler ya "Dünya yansa umurunda olmaz", işte öyle bir adamdan bahsedeceğim şimdi size. O adam bizim evde yaşıyor. Evet, doğru bildiniz, kendisi benim eşim. Eşim mutlu olmak konusunda o kadar başarılı ki 15 yıldır bana rağmen benimle mutlu kendisi.   

Bu sabah eşime sarıldım ve ağlayarak "Mutlu değilim. Mutlu olamıyorum." dedim. "Biliyorum" dedi eşim ve aşağı yukarı şöyle devam etti aramızdaki diyalog:

- Bensiz mutlu olacağına inansam, şu an çıkıp gideceğim hayatından ama biliyorum ki senin derdin benimle de değil aslında. Senin en büyük derdin sensin Rüya'm. Senin derdin maymun iştahlılık. Evlenmek istedin, evlenince mutlu olacağını düşündün. Oldun da ama uzun sürmedi. Çocuk istedin, oldu. Ama o da yetmedi. Kariyer istedin, oldu. Başka şehre taşınmak istedin, taşındık. Araba istedin, aldık. Arya büyüsün, rahatlayalım dedin. O da oldu. Dağ tepe gezeyim dedin, kışın bile yüzeyim dedin.. Bunları da yapabiliyorsun. Koşuyorsun, bisiklete biniyorsun, yazıyorsun, okuyorsun... Ama sana yetmiyor. Elde ettiğin her şey bir süre sonra değersizleşiyor. Belki de şu an sanıyorsun ki biz ayrılsak sen mutlu olacaksın. Canın ne isterse yapacaksın. Peki ya o sonra?

- Bilmiyorum. Ne istediğimi, ne olursa mutlu olacağımı bilmiyorum. Evet haklısın hayat bana yetmiyor. Sürekli daha fazla istiyorum. Mutlu olamıyorum. Seni de mutsuz ediyorum diye daha da çok mutsuz oluyorum. Bir yanım "Bırak adamı, yeni bir hayat kursun kendine, sevsin sevilsin, huzur bulsun." diyor; diğer yanım "Sakın yapma, yalnız kalınca kafana dank edecek, çok pişman olacaksın." diyor Evrim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum gerçekten.

- Ya sen niye benim mutsuz olduğumu ya da nasıl mutlu olacağımı düşünüyorsun. Benim aklım yok mu? Ben düşünemez miyim kendi mutluluğumu? Sen sanıyor musun ki ben bunların farkında değilim? Ben daha ilk günden biliyordum seninle kolay bir hayatımız olmayacağını. Senin diğerlerinden farklı olduğunu, mutsuz olduğunu, mutlu olamadığını... İlişkimizde her zaman gelgitler olacağını... En başından beri biliyorum tüm bunları ve evet bunları bile bile, sana rağmen seninle mutluyum ben Rüya'm. Ama sen bunu göremiyorsun. Benim tek mutsuzluğum bunca şeye rağmen seni mutlu edememek, elimden geleni yapsam da senin mutlu olmaya karşı gösterdiğin direnci kıramamak. Bunun dışında ben seninle geçen her anımdan mutluyum. 

- Bana rağmen nasıl mutlusun benimle anlayamıyorum.

- Anlayamazsın. Ben her zaman her durumun içinde beni mutlu edecek bir şey bulup sadece ona odaklanıyorum. Gerisini görmezden geliyorum. Ama sen tam tersini yapıyorsun. Hep elinde olmayana odaklanıyorsun. Hep yapamadıklarına bakıyorsun. Oysa benim için ve Arya için yaptıkların o kadar önemli ki. Varlığın bile yeterli mutlu olmamız için. Keşke aynısı senin için de geçerli olsa. 

- Böyle olmak istemiyorum ama inan elimde değil.

- Biliyorum.

Bir süre daha eşime sarılıp ağlamaya devam ettim. Eşim "Şimdi nasıl hissediyorsun?" diye sorduğunda durup düşündüm ve çok daha iyi hissettiğimi fark ettim. Evrim'le uzun zamandır konuşmamış, dertleşmemiştik. O kadar tükenmiştim ki anlatacak gücüm bile yoktu ama bu sabah gözyaşlarımla birlikte döküldü her şey dilimden. Mutsuzluğumun sebeplerini tek tek bulup söyledi. Haklıydı. Söylediği her şeyi içten içe biliyordum zaten ama ona halimi anlatmak, halimi bir de ondan dinlemek iyi geldi. 

Kalkıp kahvaltı hazırladım. Kahvaltıdan sonra dışarı çıkıp arkadaşımla buluştum. Eve dönerken okuldan öğretmen bir arkadaşıma rastladım. Bisiklet sürüyordu, bisikletini ödünç alıp yarım saat kadar sahilde bisiklet sürdüm. Sonra eve dönüp Arya ile yemek yedim. O arada Evrim'in 7 saatlik online eğitimi bitti ve kahve hazırlayıp birlikte dışarı çıktık. Sahilde yürüdük, deniz kenarında kayalarda oturup sohbet ettik. Önümüzdeki yaz için Amerika planı yaptık. Evrim'in en yakın arkadaşı orada yaşıyor ailesi ile, eşi Amerika'lı. Mümkünse bize davetiye göndermesini istedi Evrim, vize işlemlerini kolaylaştırmak için. İlk adımı attık bakalım :)

Ağlayarak başladığım günü müziğin ritmine kapılıp dans ederek bitiriyorum. Hayat çok ilginç ve aslında mutluluk o kadar uzak ve ulaşılması güç bir şey değil. Sadece biz bazen o kadar yanlış yerlere bakıyoruz ki bir türlü göremiyoruz. Doğru yöne bakmayı öğrenmek gerek :)

Yarın ne olur, nasıl olurum bilmiyorum ama şu an iyiyim ve bu hisse sıkı sıkıya tutunmak istiyorum.


Van Morrison - "Brown-Eyed Girl"

(Benim gözlerim şarkıdaki gibi "kahverengi" ama eşim bana hep
 "Bal gözlüm" der, ben de ona her defasında "Göz doktoruna mı gitsen acaba?" diyorum :)))

16 yorum:

  1. Yaşasıııın bu güzel yazıya ilk yorumu yapacak olmak bile bir şans ve mutluluk sebebi. Evrim çok haklı, hep ufavık da olsa mutluluk anlarını cımbızla da alsan ayır ve onlara odaklan, gerisi fasa fiso… Evrimi çok seviyorum yaaaa, hem çok olgun hem çok sevgi dolu, yaşasın Evrim!!!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben galiba o kadar yakından bakıyorum ki Evrim'e büyük resmi göremiyorum. Belki de ancak çocuklar bu kadar şen olabilir diye düşündüğüm için Evrim'in aslında ne kadar farkında ve ne kadar olgun olduğunu fark edemiyorum. Ben de seviyorum Evrim'i, yaşasın Evrim :)

      Seni de çooooooook seviyorum candan ötem. Biliyorum ki iyi gün, kötü gün ayırt etmeden her koşulda yanımdasın <3 iyi ki varsın <3

      Sil
  2. Aynı denize bakan ve gün boyu Chris Rea dinleyen, sonra bir kahve mekânına gidip Amerikano, mozaik pasta eşliğinde bir kitap bitiren mutlu bir adam da şu an, bu şahane yazıyı okuyunca gülümsedi, mutluluk içinden taştı, ve hikâyenin erkek kahramanını çoşkuyla ve takdirle alkışladı... falan işte:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler sevgili Buraneros. Hikayenin erkek kahramanı benim blogumu bildiği hâlde pek hatta hiç okumuyor nedense :)) Onun yerine ben kabul edip teşekkür edeyim alkışlar için :)

      Sil
  3. Allah bazen büyük iç sıkıntıları verir küçücük bir şeyi de çözümlenmesine vesile kılar.
    Senin de dediğin gibi çok yakından bakmak insanı bir nevi körleştiriyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bazen uzaklaşıp biraz dışarıdan bakmak gerek hayatımıza :)

      Sil
  4. Bende bazen bu duruma düşüyorum ve hemen şükür et Damla diye kendimi dürtüklüyorum. Bazılarımız doyumsuz, ama bu da bizi aktif yapıyor. Ben kendimi bu doyumsuz halimle sevmeye başladım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçinde yaşadığımız toplum tarafından bir şekilde her daim şükretmemiz gerektiğine inandırılıyoruz. "Beterin beteri var, aman haline şükret" sözü damarlarımıza işlemiş adeta. Ama bazen ilerlemek için doyumsuz olmak, yetinmemek, arayış içine girmek, çabalamak gerekiyor. Önemli olan denge kurabilmek, nerede isyan edip nerede şükredeciğimiz önemli :)

      Sil
  5. ay ne çok sevindim ağlayarak başlayan günün mutlulukla bitişine... :) hep mutlu olun dilerim.

    YanıtlaSil
  6. Yazıdan çıkardığım; O adam seni seviyor ,kesin.

    YanıtlaSil
  7. Evrim tam benim kafadan:))) Fakat zıt kutuplar birbirini çekiyor mu ne? Bizdeki durumlar da pek farklı değil. Eşim sürekli hareket halinde, yerinde duramaz ben ise ona ayak uydurmaya çalışan bir tip:) Böylelikle dengeyi kurabiliyoruz sanırım:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğiniz gibi zıt kutuplar birbirini çekiyor galiba Mr. Kaplan :)) Denge konusunda ise emin değilim :))

      Sil
  8. Kocaman bir duygu bıraktım buraya.. nasıl olduğunu sorma, ben biliyorum, sen de hissedersin zaten <3 <3 <3

    YanıtlaSil

Son Günler

Salı günü yine Trabzon'daydık. HPV ve Smear sonuçlarım negatif yani temiz çıkmış. Bu güzel haber :) Ama - olmasa şaşarım - yaralar var...