Salı, Nisan 19, 2022

Şaşkınlık ve Hayal Kırıklığı

Geçtiğimiz haftalarda Arthur C. Clarke'ın Rama serisine başlamıştım ki serinin 2. kitabını bulamayınca uzun zamandır bir köşede beni bekleyen Zülfü Livaneli kitaplarına bakayım bari diyerek Serenad'a başladım ama kelimenin tam anlamıyla şok oldum. Bambaşka bir üslup, daha derin bir hikaye, daha incelikli işlenmiş karakterler bekliyordum. Şu an elimde çok amatörce yazılmış, tutarlılık problemleri olan, edebi olarak çok zayıf, anca sahilde okumalık çerez bir kitap var.



Hikaye üniversitede çalışan bir kadının ağzından anlatılıyor ama o kadar amatörce anlatılıyor ki sanki deneyimli bir yazar değil de yoldan geçen biri yazmış gibi. Gerçekten üniversite rektörlüğünde çalışan bir kadın yazsaymış bir ihtimal daha iyi olabilirmiş diye geçiriyorum içimden okudukça. Henüz başlarındayım kitabın ama ilerisi için de pek umut göremiyorum. Bakalım. Okudukça yazıyı güncelleyeceğim.

Kitabın üslubundan sonra beni rahatsız eden ikinci şey mantık hataları / tutarsızlıklar. Örnek vermem gerekirse, Maya'nın babaannesi ile ilgili bir sır varmış; bir takım istihbaratçılar(?) Maya'yı ajanlığa ikna etmek için bu durumu kullanıp hafiften şantaj yapmaya kalkıyorlar. Bu arada Maya Hanım'ın abisi harp okulunu bitirmiş ve istihbarat subaylığı yapmış. Hâlâ da orduda görevli ve yükselmeye devam ediyor. Madem ortada babaanneleri ile ilgili şantaj için kullanılabilecek şüpheli bir durum var o zaman abi için de problem olmaz mıydı bu durum? Olmamış. Bu, kitaptaki tutarsızlıklardan sadece birisi. İlerledikçe işler iyice sarpa sarıyor. Öyle saçma şeyler oluyor ki... Maya'nın çevresindekilere ilişkileri de gerçeklikten uzak, fazlasıyla yapay. Oğluyla, abisiyle, sevgilisiyle(?) olan diyalogları o kadar sakil ve manasız ki...

Eleştirilerim konusunda yalnız mıyım acaba diye nette şöyle bir dolandım ve yalnız olmadığımı gördüm. Beni rahatsız eden şeylere başka okuyucular da parmak basmış. Aşağıya ekşisözlükten bir alıntı ve farklı yorum daha bırakayım:

"... Kitap, bir roman yazayım da şu üstü kapalı kalmış konulara değinip insanları bilgilendireyim amacıyla yazılmış. Şu konuya da değineyim, şu düşünürün şu teorisini de buraya koyayım, eğitici olayım, düşündürürken öğreteyim vs. Bütün bunlarda sorun yok aslında, sorun Livaneli'nin Maya'nın ağzından anlatırken Maya'nın gerçekliğine beni inandıramamış olması. Adını koyamıyorum ama bir olmamışlık var Maya karakterinde, Livaneli'nin konu için oldukça fazla araştırma yaptığı çok belli. Belki de bu araştırmaların arasında Maya'nin karakterini oturtmak için düşünmeye çok vakti olamamış. Sonuçta Maya'ya gerekli önem verilmemiş. E bütün hadiseyi de Maya anlattığı için bende roman değil de bir öğreti hissiyatı uyandırdı... "

https://eksisozluk.com/entry/31173750

Katıldığım diğer bir yorum:

"... Erkek yazarların kadın karakterin ağzından hikaye yazmaması gerek, Murathan Mungan hariç (yüksek topuklarda anlatılan kadın, benden daha kadındı, hiç tartışmam). Kürşat Başar'ın Başucumda Müzik'inde de var aynı sorun, bunda da. Bir kadının takılacağı, deşeceği, sorgulayacağı ve dikkat edeceği şeyler farklıdır, bir erkekle prensip olarak aynı şeylere takılsa da takılma süresi, üzerinde durma süresi farklıdır. İnandırıcılıktan uzaklaştıran da bu zaten... "

https://eksisozluk.com/entry/37362674

Kitabın üslubu, üzerinde çok durulmadan, bir erkek tarafından çalakalem yazılmış bir kadın karakterin ağzından anlatılması sebebiyle oldukça yavan kalmış maalesef. Yukarıdaki üç farklı yorum okurken hissettiklerimi yansıtıyor diyebilirim. Kitap hayli uzun ve ben bir ümit bir yerlerde bir kırılma olur ve toparlanır diye sonuna dek okudum. Toparlanmadı. 

Kısacası daha önce hiç Zülfi Livaneli kitabı okumadıysanız bu kitapla başlamayın. Belki daha iyi kitapları vardır. 

16 yorum:

  1. İlk gençliğimde biraz daha bilinçlenmişken siyası pozisyonu ile davranışlarındaki tutarsızlıklar dolayısıyla çatışırdım ona tapan arkadaşlarla; her zamanki gibi sen haklıymışsın itirafları ile karşılaştım sonunda:) Oysa daha toyken Nazım Türküsü albümünü camları açıp bangır bangır çalardım:) İkonlara saygım sonsuz ama kendini ikonlaştıran insanlara mesafem uzak, kitaplarını da:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha etkileyici bir uslüp bekliyordum ama amiyane tabirle "kof çıktı". Kendini ikonlaştıran insanlara mesafeli oluşına katılmamak elde değil Sevgili Buraneros :)

      Sil
  2. O kadar uzun zaman önce okumuştum ki, ergenlik aklıyla sorgulamamışım bile. O zaman sevmiştim iyi ki şimdi okumamışım diye düşündüm.

    YanıtlaSil
  3. Kitap çok popüler olunca ben de edebi yönden zengin sanmıştım. Nedense zaten yazarı okumayı hiç düşünmedim, yani merak uyandırmadı bende. Söylediklerinde haklısın, diğer yorumlara da baktım. Bazı yazarlar kitaba çokça bilgi katınca, siyaset falan katınca her şey tamam sanıyor. Doğal olmak ve edebi bir üslupla yazmak bence daha önemli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Bazı yazarlar kitaba çokça bilgi katınca, siyaset falan katınca her şey tamam sanıyor." İşte tam da bu! Tamam olmuyor aslında ve bu kitap da olmamışlığın basılı kanıtı adeta.

      Sil
  4. clarke severim, livaneli hiç okumadım :)

    YanıtlaSil
  5. Bu kitap ilk yayınlandığında o kadar çok kişi ayıldı bayıldı ki şaşıp kalmıştım. Ben de aynen senin yazdığın düşüncedeydim. Zaten herkes her işi yapmak zorunda mı? Livaneli şarkı söylese daha iyi olmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkes hâlihazırda iyi olduğu işi en iyi şekilde yapmaya odaklanmalı bence de :) Nedense her şeyi aynı anda yapma sevdası var insanlar da. Ama olmayınca olmuyor işte. Bir de bazı kitaplara herkesin hemen bayılması olayını da anlayamıyorum ben. Sadece yazara bakıp kitap sevilmez, övülmez ki! İyi okuyucu olmak için de belli bir birikim gerekiyor tabi :)

      Sil
  6. Leyla'nın Evi'ni çok severek okumuştum.

    YanıtlaSil
  7. Okudum, aklımda kalan kitaplardan değil. Ama sevdiğim bir yazardır kendisi. Son Ada sı etkilemişti beni mesela.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki daha iyi kitapları vardır da ben talihsiz bir başlangıç yapmışımdır, bilemiyorum :)

      Sil
  8. Serenad'ı okumuştum sanırım ama aklımda hiçbir şey kalmamış. Ne yazık ki blogumda Livaneli'nin bu romanına dair bir yorum yapmamışım. Kardeşimin Hikayesi adlı roman hakkındaki değerlendirmem var blogumda, onu beğenmiş ve tavsiye etmişim. Bir de eski blog arkadaşlarından Buzlu Kalem'in en çok beğendiğin on beş kitap mimine verdiğim cevapta Serenad'ı on ikinci sıraya koymuşum! Yazar olarak Zülfü Livaneli hakkında yazdıklarınız ve yorumlardaki eleştirilerde haklılık payı olduğunu düşünüyorum. Blogta yazmadığım başka eserlerini okumuştum yazarın. Farklı değerlendirmelerin olması normal. Ekşi Sözlük'te romana dair birbiriyle çelişen görüşler dile getirilmiş. Serenad romanı benim kafamdan tamamen silindiği için güzel bir tartışma imkânına sahip değilim:) Eşim Zülfü Livaneli'nin eserlerini çok sever. Ona sordum, o da Serenad'ın güzel bir roman olduğunu söyledi. Kafam iyice karıştı, belki de okumadım. Zira eşimle beğenilerimiz genellikle farklı oluyor. Ama o zaman beğeni listeme niye koydum? Yok, yok okumuşumdur. Bloga ilk başladığım yıllar kitap değerlendirmelerimi yazmadığım için büyük pişmanlık içindeyim. Neyse, eğer evde bulursam yazdıklarınıza dikkat ederek bir kez daha okumak istiyorum. Bir ihtimal de, yazardan beklediğim performans daha düşüktü, beklentilerimin çok üzerinde gördüm. Milyona yakın satış yapmış bir kitap. Beklentiler yüksek olunca hayal kırıklığı kaçınılmaz oluyor. Genellikle bloglarda yapılan kitap değerlendirmeleri yazarı destekler nitelikte oluyor ama ben bu kez buna uymadım:) Kitap şimdi bende daha çok merak uyandırdı Mrs. Kedi. Teşekkürler:) Ha, bir de Deep'in şimdiye kadar hiç Livaneli kitabı okumadığını söylemesi. Deep ki, dergilere varıncaya kadar milyonlarca kitap okumuş biri, buna çok şaşırdım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Farklı kitaplarını beğenenler olmuş Mr. Kaplan. Belki ben yüksek beklenti ile okudum, bilemiyorum ama bir olmamışlık hissiyle boğuştum kitaba başladığım ilk andan son ana dek. Başka bir kitabını daha okuyup son kararımı öyle vereyim en iyisi :)

      Sil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...