Dün gece eşimle "Tanrı kim, nerede? Merhametli mi, tam aksine sadist mi? Bizi izliyor mu yoksa umurunda bile değil miyiz?" gibi sorular üzerine çeşitli varsayımlarımızı konuştuk. Çok keyifli bir sohbetti. İkimiz de çok uzun zamandır Deistiz, yani bir yaratıcının varlığını kabul ediyoruz ama dinlere inanmıyoruz.
Tanrı ile ilgili ikimizin farklı tezleri var. Bir tezime göre Tanrı, evrenin ta kendisi. Yani bilinen tüm evren, bütünüyle Tanrı. Biz de Tanrı'nın bir parçasıyız, onun içinde yaşıyoruz. Belki hiç yaratılmadık, sadece onunla birlikte var olduk. Bu yüzden "Neden yaratıldık?" sorusunun net bir cevabı yok.
Akla gelen diğer sorulara bakarsak:
- Peki Tanrı bizi izliyor mu?
- Bence özel olarak durup da izlemiyor ama onun bir parçası olduğumuz, içinde yaşadığımız için bizi hissediyor.
- Yaptıklarımıza neden müdahale etmiyor peki?
- Belki sadece izlemekle yetiniyor ya da istese de müdahale edemiyor, yani öyle bir yetisi yok belki de. Biliyorum şimdi herkes itiraz edecek:
- Allah/Tanrı her şeye muktedirdir, ol demesi yeter, her şey oluverir. Ne demek öyle bir yetisi yok?
- İyi de ne malum öyle olduğu?
- E kutsal kitapta yazıyor?
- Pardon, hangi kitap? Ben dinleri en baştan reddettiğim için, Tanrı kavramını o kitaplardaki gibi kabul etmek zorunda değilim. Belki tanrı sadece boşlukta varolan ve içinde yaşam olan bir varlık. Kendi iradesi ile değil de varoluşundan kaynaklanan bir yaşam kaynağı belki de Tanrı.
Tanrı'nın safi iyi ya da kötü, merhametli ya da acımasız olduğunu düşünmüyorum. Her şeye muktedir olduğunu ise hiç düşünmüyorum. Dinlere inanmayınca, dinlerin tanrı için çizdiği çerçeveye uygun düşünme zorunluluğu da ortadan kalkıyor.
Ya da belki yaratmayı çok seven bir sanatçı Tanrı. Bildiğimiz evren de onun yarattığı bir sürü yaşam alanından sadece biri. Belki bizim algımızın çok ötesinde başka evrenler, bambaşka yaşamlar var. Belki de bizim bildiğimiz evren gibi daha nice evrenler var. Bir antika dükkanının rafında sıralanmış kar küreleri gibi belki de o evrenler.
Yukarıda dediğim gibi dinlere inanmayınca klasik manada Tanrı inancına bağlı kalmak zorunda da değiliz. Yani Tanrı illaki mükemmel bir varlık olmak zorunda değil. İyi de olabilir, kötü de; merhametli de olabilir acımasız da... Ya da tüm bunların bir bileşimi de olabilir.
Dinlerin gerçek olmadığına eminim ama tanrının varlığı ve varlığını ortaya koyma biçimi üzerine henüz net olmayan çeşitli fikirlerim var :) Ancak eşimle ikimizin fikir birliğine vardığımız en temel şey, tanrının yukarıda bir yerlerde oturup insanları izleyip "Bu namazını kılmadı, öbür dünyada ateş üstünde kılacak. Bu Müslüman olmadı, ne yapsa cennete giremez. Şu da içki içiyor, onu da eledim. Bu çok günah işledi, cehennem ateşinde yansın da aklı başına gelsin. " gibi bir mantığa sahip olamayacağı. Eğer öyleyse de hesap günü geldiğinde "Tüh! Keşke zamanında kutsal kitaplarda yazanlara inansaydık. Sorgulamayıp körü körüne uygulasaydık" diyeceğimizi sanmıyoruz.
Mevzu derin ve çooooook geniş. Üzerine düşünmek, konuşmak keyifli. Gelecek yorumları düşünmek, beklemek heyecanlı :D
İlginç bir yazı..ben biraz düşünüp öyle yorum yapayım :)
YanıtlaSilTamam :)
SilAhh, ahh cayır cayır yanacaksınız:)))
YanıtlaSilSaat 03.40 yazmaya kalksam sabahı bulacak. Yarın yazmaya çalışırım ancak şimdiden biraz (hatta epey) kafanızı karışık bulduğumu söylememe izin veriniz:) Şöyle ki, insan olarak hiçbir şeyin vardan yok, yoktan var olamayacağına dair bir kabulümüz var. Sanırım sorun burada. İçinde bulunduğumuz kâinatın ve diğer tüm kâinatların bir sahibi, düğmeyi çeviren bir güç olduğunu düşünüyorsunuz. Hangi oyunun parçalarıyız, oyunu kuranın ne menem bir şey olduğunu, amacının ne olduğunu bilen yok. Kızıma sordum o da sizin gibi deistmiş! O bu konuları fazla sorgulamıyor ama kendisini koruyan gözeten bir güç olduğundan son derece emin. Gözlemlerim haksız olmadığını söylüyor, Allah nazardan saklasın:))
Bu arada bir kısım düşünceleriniz bana Hallac-ı Mansur'un "En-el Hak" felsefesini andırıyor. Sonuçları itibarıyla birçok yönden pozitif buluyorum bu düşünceyi. Madem ki hepimiz, her şey Tanrının birer parçası, birbirimize sevgiyle yanaşmalı, eziyet etmemeliyiz. Senin canını yakmam, kendi canımı yakmam demek. Ya, yazmayacaktım, duramadım yine:)))
Mr. Kaplan kafamın karışık olduğu söylenebilir çünkü elimde net deliller yok. Varsayımlar var. Ama zaten kimin elinde net delil var ki yaratıcı ile ilgili. Kutsal kitaplar, dinler, peygamberler vs... Ben bunları net delil olarak görmüyorum. Elde net delil yokken de bu kesin doğrudur, böyledir diye iddia etmek çok mantıklı değil bana göre. "Kafam çok net, bu kesin böyle" demek için fikrimi tamemen gerçek delillere dayandırmam gerekir ki içimdeki sesten başka bir delilim yok. E onu da size duyuramayacağıma göre :)) Şimdilik sadece kafamın net olduğu noktayı vurgulayıp klasik manada dinlerin öne sürdüğü sonsuz merhameti oldupu halde kurallara uymayanları cayır cayır yakacak olan, her şeye muktedir olduğu halde dünyadaki onca saçmalığın, acının, adaletsizliğin devam etmesine göz yuman bir Tanrı kavramını mantıklı bulmuyor ve Rahel gibi reddediyorum. Tanrı bundan çok daha farklı bence. Gerisi biraz teferruat :)
SilBirileri odun toplamakla meşgul diyeyim, siz anlayın:))
YanıtlaSil"Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?" diyeyim ben de Nazım Hikmet gibi o zaman :)
SilGökyüzü veya sema uçsuz bucaksız çok sayıda galaksiler de olabilir ancak ben dünya ile ilgili bir şeyler yazmaya çalışayım.
YanıtlaSilDünyanın çevresinde örneğin bir çok gezegen var ancak hiç birinde dünyadaki gibi hayat yok bu da buranın özel bir sebebe hizmet ettiğini gösteriyor.
Dünya kapalı bir sistem.Disina çıktıklarını iddia etseler de belirli bir yere kadar gittikleri zaman zaman ifşa oluyor.
Bu kapalı sistemde insanlar gelip gidiyor giriş kapısı belli çıkış kapısı belli ne girişi ne de çıkışı kimse kontrol edemiyor.
Etrafimizda hatta üzerimizde bile gözetici melekler gözle görünmeyen ruhani varlıklar var ve evet biz çok özgürüz inanmaya kısmen inanmaya veya tamamen reddetmeye.
Sistem böyle tasarlanmış çünkü.
İnsan kendini özgür hissetsin,meleklerin görünürlüğü olmadan iradesi ile seçimler yapıp karar verebilsin diye.
Görünen alem dışında da alemler var,derimiz olmasa ortaya çıkan görüntü çirkin ve tiksintili olacağı gibi bu sistemin örtü işlevini gören örtüleri de kalktığı takdirde aslında kimin tam olarak hangi secim üzere olduğu hemen görünecektir.
Şahsen asla Allah yok veya bir yaratıcı yok veya var da burası ile uğraşmıyor diyemem.
Bir takım senaryolar kalıplar ve dinler inanışlar var.
İnsanlar da bu yönde tercihlerini yapıyorlar ama kimse hiç kimse dünyanın zirvesinde olan da sefalet içinde olan da içindeki fıtratına işlenmiş olan yaratıcının varlığını inkar edemez.
Uçak düşüyor dedikleri an en sağlam ateistlerin bile Allahım yardim et diye yakarışları fıtratımıza işlenen bu kodları gösteren iyi bir örnektir mesela.
Benim görüşüm.
Ya ben bir şeyi da hep merak etmisimdir sen bana yardımcı olursun sanırım.
SilDesitler nasıl gömülür?
Normalde cenaze namazı vb. olmadan gömülür ya da yakılabilir. Deism bir din olmadığı için kesin kuralları yok. Deistler kendi içlerinde her konuda hem fikir değil. Ortak nokta bir yaratıcı var ama dinler yok. Yani çoğu şey tercihe bağlı. Ama İslam ülkesinde yaşadığımız için çok seçenek yok. Klasik cenaze namazı ve mezarlık. Bana kalsa tüm organlarım bağışlandıktan sonra kalanlar yakılsın ama işte...
SilYani bir yaratıcı kabul ediliyor ama bu yaratıcı hiç bir kural koymuyor emir vermiyor.
SilBir beklentisi yok kısaca peki böyle olunca dünyaya gelmenin bir amacı olmamış oluyor.
İlginç..cenaze konusu çok ihtilaflı görülüyor ne desem bilemedim.
Öncelikle tek bir yazı ile her şeyi anlatmak mümkün değil tabi ki :) Anlamaya çalışmak, anlamak istemek de çok önemli bir etken. Ben kimsenin dini inancını sorgulamıyorum. Tabi ki herkes inancında özgür :) Ben de özgürüm :)
SilBenim de cevaplarını merak ettiğim birkaç sorum var:
Neden semavi dinlerin yaratıcısı hep kural koymak zorunda? Özgür irade ile yaratılmış insanın neden kurallara ihtiyacı var? İnsan doğruyu tek başına bulamayacak kadar eksik ve kusurlu mu? Eğer öyleyse kendisi mükemmel olan bir yaratıcı neden bu kadar kusurlu ve eksik bir varlık yaratmış? Eğer öyle değilsek neden bir kontrol mekanizması lazım? Neden emir veriyor yaratıcı?
Neden insan kendinden üstün bir varlığa bu kadar ihtiyaç duyup onun var olmayabileceği ya da varsa bile ille de kurallar koymayabileceği olasılığı karşısında şaşkınlığa düşüyor? Aciz ve muhtaç yaradılışımız kasıtlı mı yoksa gözden kaçan bir detay mi? Ve daha bir sürü soru :)
Dediğim gibi bu konu derya deniz. Herkesin soruları, cevapları, kendince sunacağı kanıtları farklı. Kimse kimseyi ikna edemez ama değişik fikirleri duymak, fikir alışverişi yapmak, belki de akla takılan sorulara yeni bakış açıları bulmak güzel olabilir bence :)
Annesiz büyüyen bir çocuk düşünce ya da korkunca "Annecim" der mi acaba? Bununla ilgili bir araştırma var mı bakacağım. Her çocuk belli bir inanç sisteminin içine doğuyor dünyaya geldiği yere bağlı olarak. Daha sonra kendi yolunu seçse de ekstrem koşullarda vereceği tepkiler çok öncelere, erken öğretilerinin etkilerini taşıyabilir bence. Doğuştan itibaren dinsiz olarak yetişen biri o anda imana gelir mi? Belki de gelir. Bir de Deistler bir yaratıcının varlığını reddetmiyor yani bir Ateist tam olarak nasıl düşünür, nasıl hisseder ve ölüm korkusu ile dine döner mi, o konuda net bir şey söylemek bana düşmez. Ateism ile Deism arasındaki en büyük var Allah'ın/Yaratıcının varlığına inanıp inanmamak.
SilYa çok özür dilerim parça parça cevap yazıyorum ama telefondan olunca böyle oluyor :( Bmyle olunca dünyaya gelmenin bir amacı olmuyor demişsiniz. Belki de sadece yaşamaktır amaç, yaşayıp öğrenmek, öğrendikçe gelişmek, birilerine dokunmak, bir şeyler üretmek, bir şeyler tüketmek... Kısacası ilahi bir sınava tutulup geçmek ve sonsuzluğa ermek değildir belki de dünyaya geliş amacımız :) Belki de yaşam yolculuğumuzda bir durmaktır dünya. Sonraki duraklara giden bir yol vardır. Seçimlerimiz sonucunda sıradaki durak belli olacaktır belki de. Dediğim gibi olasılıklar sınırsız bana göre. Neden kendimizi sınırlamak ve sınanmak zorunda hissediyoruz? Neden gabi hayatlarımızın ulvi bir amacı olmak zorunda? Neden diye sormaya başlayınca duramıyorum ben, kusuruma bakmayın :)
SilUçak düşerken Ateistlerin Tanrı'yı hatırlaması fikrine katılmıyorum. Elbette korkunç bir şey olurdu bu ama hiçbir Ateistin böyle bir durumda dua okuyacağını düşünmüyorum. Uçak değil de ciddi bir trafik kazası yaşamıştık. Ölümle yüzleştiğimi düşündüm ki çoğumuz bunun gibi benzer anlar yaşamışızdır. Aklımdan geçen sadece şu oldu "Filmin sonuna geldik!"
SilBence dünyaya gelmemizin hiçbir amacı yok. Milyonlarca sperm arasından seçilmemiz bizi havalara sokmasın. Dünyaya geldik, yaşıyoruz ve öleceğiz. Bizden önceki ve bizden sonrakiler gibi. Geldiğimiz yerle gideceğimiz yer aynı yer. Yoktuk var olduk, varken yok olacağız. Bu konu maddenin korunumu yasasına ters olsa da bir gün gelecek gerekli düzeltme yapılacaktır mutlaka:)
Bir fırsat bulup bilgisayarın başına gectigim ilk fırsatta bilgim çerçevesinde cevaplamaktan mutluluk duyarım.
SilGeçen hafta bu haftaya yoğunluk aktarmış💛
Manxcat / KuyruksuzKedi:
SilNeden semavi dinlerin yaratıcısı hep kural koymak zorunda?
Kiremithanem:
Küçücük bir dernek kuran biri bile bu derneğe kurallar getiriyor.Bu koca sistemi yaradan nasıl getirmesin?
Elbette böyle bir düzen varsa bu düzenin de ''başkanı'' diyelim yani düzen sahibinin kuralları olması gayet normaldır.
Manxcat / KuyruksuzKedi:
Özgür irade ile yaratılmış insanın neden kurallara ihtiyacı var?
Kiremithanem:
Mevcut sistem gereği insan dünyaya imtihan edilmek için getirilmiştir.Kurallar bu yüzden var.
Manxcat / KuyruksuzKedi:
İnsan doğruyu tek başına bulamayacak kadar eksik ve kusurlu mu?
Kiremithanem:
İnsan mükemmel bir şekilde yaratılmıştır,kendisine bir çok imkan ve ayrıcalıklar verilmiştir ancak herşey bir yere kadar.Sıradan bir cep telefonu firması çrneğin bile sırlarını açıklamazken yaratıcı bunu neden yapsın?
Manxcat / KuyruksuzKedi:
Eğer öyleyse kendisi mükemmel olan bir yaratıcı neden bu kadar kusurlu ve eksik bir varlık yaratmış? Eğer öyle değilsek neden bir kontrol mekanizması lazım?
Kiremithanem:
Kontrol mekanızması yukarıda da bahsetmiş olduğum imtihan gereği vardır.Başka bir alemde hiç kimseye haksızlık edilmediği de bundan dolayı aydınlığa kavuşturulacaktır.
Manxcat / KuyruksuzKedi:
Neden emir veriyor yaratıcı?
Kiremithanem:
Neden vermesin?
Manxcat / KuyruksuzKedi:
Neden insan kendinden üstün bir varlığa bu kadar ihtiyaç duyup onun var olmayabileceği ya da varsa bile ille de kurallar koymayabileceği olasılığı karşısında şaşkınlığa düşüyor?
Kiremithanem:
Sorular çok güzel keyifle cevapladığımı itiraf etmeliyim..
Her canlı bir kaynaktan beslenir,insan da böyle.Bir kaynaktan beslendiği için yaratıcının varlığı elzemdir.Yaratıcı yoksa doğacağını veya öleceğini kim belirliyor?
Nefes almak örneğin,nefes aldığımızı ve buna yaşamak için ihtiyacımız olduğunu inkar edebilir miyiz?..
Yok ben nefes almayacağım deyip alınan nefesi içimizde tutabilir miyiz? veya verdikten sonra başka nefese ihtiyacımız yok yönünde bir iddiada bulunmamız mümkün mü?Bunu herkes deneyebilir,ne kadar süre dayanabilir böyle kalmaya?
Manxcat / KuyruksuzKedi:
SilAciz ve muhtaç yaradılışımız kasıtlı mı yoksa gözden kaçan bir detay mi?
Kiremithanem:
Gözden kaçan hiç bir şey yok.Aciz ve muhtaç oluşumuz sadece bizim için düşünülen bir şey değildir,insanın hiç kimseye veya hiç bir şeye ihtiyacı olmasa burada olmanın anlamından büyük bir parça eksik olurdu hem herşeyi tam olsa insan yine memnun olmaz.
Trilyonerlerin veya çok popüler kişilerin bile intihar ettiğine hepimiz şahidiz demek ki ''güçlü'' olanlara bile bu dünyadan çık diyen biri var.
Manxcat / KuyruksuzKedi:
Annesiz büyüyen bir çocuk düşünce ya da korkunca "Annecim" der mi acaba?
Bunu ben de merak ediyorum gerçekten.
Manxcat / KuyruksuzKedi:
Doğuştan itibaren dinsiz olarak yetişen biri o anda imana gelir mi? Belki de gelir.
Kiremithanem:
Bu soruyu tam olarak anlamadım ama belki dinsiz bir insan iman eder mi diye varsayarak bir cevap vermeye çalışayım.Her insanın genlerinde yani dna'sında Allah'a inanmak vardır.
Başka dine mensup veya hiç birşeye inanmayan insanların nasıl iman ettiklerine dair çok güzel videolar var tavsiye edebilirim,bu sorunuzu yanıtlamada katkısı olabilir.
Manxcat / KuyruksuzKedi:
Bir de Deistler bir yaratıcının varlığını reddetmiyor yani bir Ateist tam olarak nasıl düşünür, nasıl hisseder ve ölüm korkusu ile dine döner mi, o konuda net bir şey söylemek bana düşmez. Ateism ile Deism arasındaki en büyük var Allah'ın/Yaratıcının varlığına inanıp inanmamak.
Kiremithanem:
Deizm anladığım kadarıyla yaratıcıyı inkar etmiyor ama bu yaratıcının dünya ile ilgisi olduğunu da kabul etmiyor.Yani yaratan biri var ama bizi kendi halimize terk edip bizimle uğraşmadığı için belki deizm'de fazla bir beklentisi olmayan bir yaratıcıyı kabul edip kuralsız kısıtlamasız daha rahat bir yaşantıya geçmenin adıdır,bilemiyorum.
Günlerdir bu soruları ne zaman cevaplarım diye düşünüyordum daha ayrıntılı daha tatmin edici cevaplar vermeyi isterdim ancak sizin de dediğiniz gibi bu konular derin ve uzun konular,analitik bakış açısına sahip bir profesörün konuşmalarından en azından bir tanesini dinlemenizi tavsiye ederim öyle zannediyorum ki merak ettiğiniz cevapları bulacaksınız.
Aşağıya bir link bırakıyorum umarım az da olsa yardımcı olabilmişimdir sevgiler gönderiyorum.
Deizm yaratanı kabul ederken yaratıcıya saygı göstermeyi reddediyor
İstifade etmeniz dileğiyle,sevgiler.
AKTIF LİNK:
SilDeizm yaratanı kabul ederken yaratıcıya saygı göstermeyi reddediyor
Bu yazıyı vakit buldukça hazırlamaya çalıştım söz verdiğim için biraz karışık gelebilir kusuruma bakmayın.
SilÇok teşekkür ederim :) Okuldayken tel.den okudum ama yazamadım. Bilgisayarın başına oturduğum an tekrar detaylıca okuyup yazacağım. Umarım bu gece :)
SilSevgili Kiremithanem,
Sil"Küçücük bir dernek kuran biri bile bu derneğe kurallar getiriyor. Bu koca sistemi yaradan nasıl getirmesin?" Bu cümle beni biraz şaşırttı. O'nun yaptığı bir şey için insanoğlunun yaptığı bir şeyi sebep/örnek göstermek çok da ikna edici olmuyor bence.
Verdiğiniz her cevap için aynı noktaya dayanarak itiraz edebilirim. Verdiğiniz tüm bilgiler semavi dinlerin sunduğu insanın dünyaya bir sınava tabi tutulmak için geldiği iddiasına dayanıyor. Sınav varsa gözetmen de gerekli tabii. Çünkü insan baştan muhtaç yaratılıyor o mantıkta.
Deizm, yaratıcıya saygı göstermeyi reddediyor derken saygısızlık yapıyormuşuz gibi anlaşılıyor ama ben ve eminim birçok Deist bu fikre şiddetle itiraz edeceğiz. Çünkü ben birçok dini inançlı kişinin aksine, yaratıcının varlığını bir sınav kaygısı ya da işin sonunda bir ödül beklentisi ya da ceza korkusu olmadan kabul ediyor ve yarattıklarının güzelliğine hayranlık duyuyorum. Dahası ben yaradanın bizi değerlendirmek için ya da bizim onu bulmamız için dinlere ihtiyacımız olmadığını düşünüyorum. Yaradan tüm evreni yaratmış, kendinden parçaları dört bir yana saçmış, O'nu görmek, bulmak, O'na ulaşmak için neden araya aracılar koymamız gereksin ki? Bu saygısızlığın tam tersi bence.
Bakış açılarımız farklı ama zaten birbirimizi ikna edip uzlaşmamız şart değil. Anlamaya çalışıp saygı duymamız yeterli ki şu noktaya kadar gelmemiz bunu başardığımızı gösteriyor :) Soru-cevap gidersek bu konudan çıkamayız :) Sabırla cevapladığınız ve bu güzel fikir alışverişimiz için çok teşekkürler :)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilVazgeçip sana özelden yolladım. Spoiler olmasın izleyeceklere.
SilMaile düşünce okudum sildiğin yorumu :) Videoyu henüz izleyemedim okulda olduğum için ama yazdıklarına katılıyorum. Sadece tek sorum var: "Neden yaratıcının mükemmel olması ve her şeye muktedir olması gerekiyor? Yani inanan herkes onun şahane, eksiksiz, kusursuz vs. bir varlık olması gerektiğini savunuyor. Neden kusurlu olamıyor Tanrı? Bence Tanrının her şeye muktedir olmama ve sanıldığı gibi hatasız, mükemmel bir varlık olmama olasılığı da değerlendirmeye değer bir olasılık :)
SilKusurlu ya da kusursuz değil yaratıcı; o kusur kavramının da üstünde. Kusur insana özgü bir kavram, Tanrısal bir kavram değil ki..
SilTanrıyı insan aklıyla düşünmek mümkün değil, o nedenle inandığımızı iddia ettiğimiz şey tanrı değil. Yaradan manasındaki tanrı ile tapılan tanrı farklı kavramlar..
Bence da "yaradan" anlamının karşılığındaki gerçek varlık ile dinlerin öne sürdüğü ve tapınılan varlık apayrı şeyler. Bu konuda hemfikiriz :) Ama tanrıyı insan aklıyla düşünmek mümkün değil kısmına katılmıyorum. Mümkün olmasaydı şu anda düşünüyor olmazdık mesela. Tanrının varlığı tartışılamaz/ reddedilemez/ düşünülemez ya da insan aklıyla kavranamaz demek bence insan aklını manasızlaştırıyor. Oysa insanı sözümona üstün kılan düşünen bir varlık olması değil mi? Bence tanrı kavramı gayet düşünebilir, tartışabilir hatta yeterince çabalarsak sonuca ulaşabiliriz ama kimsenin o kadar vakti, hevesi, azmi yok belki de. Çok derinlere dalmamak, kolaya kaçmak işimize geliyor sanki :) Ben de burada, bu konuda bir sonuca varmayı hedeflemiyorum zaten. Ama konuyu ne kadar ileri götürebiliriz, sormayı, sorgulamayı, cevap aramayı saygı çerçevesinde ne kadar sürdürebiliriz, onu görmek istiyorum biraz. Hoşgörümüz, farklı fikirlere saygımız ne kadar acaba? Bu konuyu konuşmak bile tabu. Tanrının ve dinin varlığını tartışmak ne haddimize diye düşünen o kadar çok ki... Oysa tam tersine tartışmalıyız ki şüphe kalmasın, bilen bilmeyene göstersin, anlatsın. Biraz da bakış açılarımızı genişletmeyi amaçlıyorum fikir alışverişi yaparak aslında.
SilYani çok karmaşık konular. Bence inanıp inanmama mevzusu insanın yaşadıkları ile de çok şekilleniyor. Sonra doğduğu aile, yaşadığı şehir ve gittiği okul bile gelişiminde yol alıyor. Bana ise daha çok kültür gibi geliyor. Hafta sonu Kapodokya'ya gittim. En eski kiliseler orada. Rehber anlatırken diyor ki "Bu durum mesela şamanizmde de var. Buradan etkileşim olmuş" Sanki hepsi bir birini taklip edip üstüne bir şeyler katmışlar gibi. Bazı kiliselerde olaylar ve durumlarda çok farklı anlatılmış. Ama inanç aynı. Çok enteresan. Birbirinden etkilenen kültürler gibi...
YanıtlaSilKesinlikle dediğiniz gibi karmaşık konular :) İçine doğulan koşullar ve sonraki tecrübeler çok önemli ve belirleyici tabi ki. İnsan sosyal bir varlık olduğu için etkileşim de kaçınılmaz. Dediğiniz gibi insanlığın var okulundan beri üstüne konularak süre gelmiş inançlar söz konusu. Her dinde benzer hikayeler, menkıbeler, kurallar var.
SilBu topa fazla girmeyi istemiyorum ancak konunun açılmasından çok memnunum:) Kısa bir bilgi vereyim belki düşüncelerde ve sohbette analitik yeni bir kapı açar bu: İnsanlık tarihinin ya da şöyle söylim evrimin 55-60 milyon yıllık olduğu biliniyor, bunu biraz yumuşatim yine de, iddia ediliyor diyeyim:) Biz yaşayan dünyalılar olarak gezip görüyoruz ki 4000 yıl önceden kalıntılar var. Peki peygamberler ve onlara gelen kitaplar kaç yıllık? Dünyanın farklı yerlerinde farklı deneyler yapılıyor; mesela İngiltere'de İngilizce Kuran veriyorlar insanlara, okuduktan sonra soruyorlar bu neydi diye, İncil diyor çoğunluk. Ben de merak ettim ki çok erken yaşta çok saygı duyduğum bir hocadan ders de almıştım, diğer kitapların çevirilerini de alıp okudum. Konuya kısmen hakim olmasam ve bir gün İngilteredeki uygulamaya burada tanık olsam kesin sınıfta kalırdım:) Benim için konu Rabbimle benim aramda, o benim kalbimi ve iyi insan olduğumu biliyorsa ki inanaçlara göre herşeyi bilen, mesele yok:)
YanıtlaSilStop:)
Ben de onu diyorum :)) Herkesin inancı kendi ile inandığı varlık arasında olmalı ve öyle kalmalı. Kimsenin inanmak için bir dine ve dinin öğretilerine ihtiyacı yok aslında. Özünde iyi olmak yeterli. İyiysen bu gerekli merci(?) tarafından bilinir ve yeterlidir. Gerisi teferruat :)
SilBu topa girince topa tutulacağımı adım gibi biliyor ve hepsini göğüslemeye hazırım diyorum sevgili Buraneros :) Seviyorum böyle fikir alışverişleri yapmayı :)
Rabbim yar ve yardımcın olsun:)
SilBir yığın şey yazdım, google yayınla tuşuna basmadan sildi Mrs. Kedi:( Hepimizin kafası karışık bu konuda. Dediğiniz gibi bilinmezlik (bilinememezlik demiyorum ki bu beni agnostik olmaktan ayıran düşünce) söz konusu. Milyarlarca insanın inandığı dinlerin ortaya çıktığı zamanlarda dünyanın tepsi gibi dümdüz olduğuna inanılıyordu. Bugün yine açıklayamadığımız birçok konu mevcut. Tarih boyunca insan bilmediklerinden korkup bazı güçlere sığınmış. Önce yıldırıma, şimşeğe, güneşe, daha sonra Zeus'a ve nihayet tek bir gücün varlığına inanmış. Dinleri ve dolayısıyla Tanrı'ları insanların icat ettiğini düşünüyorum.
YanıtlaSilTanrı fikrini zihnimde canlandıramıyorum ki vasıfları hakkında yorum yapayım. Bilinmezlik bende merak uyandırıyor. Merakımı bastırmak için bir Tanrı öğesine sığınmak istemiyorum. Sözgelimi sonsuzluk aklımın çözemediği bir kavram. Uzayın sınırlarını bilemediğimiz için sonsuz diyoruz. Bir sonu da olsa onun arkasında ne var diye merak edeceğim:) Bu şekilde merakımız hiç bitmeyecek.
Kendimizi akıl sahibi ve varlıkların en yücesi olarak görüyoruz. Diğer canlı ya da cansız varlıkların da kendilerine göre bir düşünce mekanizması olmadığından nasıl emin olabiliyoruz. Bu aptalca bir düşünce gelebilir. Aynı beyin aynı kalbe sahip, aynı sisteme göre soluk alan canlıların düşünmediğini iddia etmek insanın kibrinden ya da cahilliğinden kaynaklanamaz mı? Elbette bilimden yanayım ama bilim sürekli kendini yenileyen, değiştiren ve düzelten bir özelliğe sahip. Bugün bilimsel açıdan doğru dediklerimizin ne kadarı bin yıl sonra aynen kalacak?
Kendimi şu an Deist olarak görmüyorum. Bunu yapabilmek için sistemin bir sahibi olduğundan emin olmam gerekiyor. Bu bakımdan şimdilik her şeyin tesadüf eseri var olduğunu düşünüyorum. Tanrı'nın kusurlu olması fikri bana pek makul gelmiyor doğrusu. O sıfatı taşıyacak figür evreni bir mükemmel bir intizam dahilinde yaratmaya kadir iken dünyada aklımızın almadığı bir takım kusurları bile isteye yapıyor olabilir. O zaman yine de soruların ardı arkası kesilmez elbette. Neden? Amacı ne? Tanrı eğer her şeye muktedir değilse bizden biri demektir. O zaman ona niye Tanrı diyelim? Gerçekten nasıl bir şey bu Tanrı diye hayal ettiğin?:)
Ah Mr. Kaplan ne güzel sorular soruyorsunuz? Hangisinden başlasam cevaplamaya? Cevap derken ben de size sorular sorayım demek istedim :) Yukarıda da demiştim neden en baştan bir mükemmellik arayışına giriyoruz Tanrı Kavramı söz konusu olunca? Neden onun da kusurları olmasın? Neden her şeye muktedir olmak zorunda? Onun da elinde olmayan şeyler olamaz mı? Neden ondan her şeyin en alasını bekliyoruz? En ufak bir kusur da ya da eksiklikte "Aaa biz de seni bi'şey sanmıştık. Peh! Hiç de öyle mükemmel değilmişsin! O zaman Tanrı olmayı da hak(?!) etmiyorsun!" mu diyeceğiz acaba. Konu geniş, sorular sonsuz :))) Düşünmeye sınır yok, düşünelim bakalım beraberce :)
SilHer şeye muktedir değildir de yaratım gücü vardır ve bu yüzden bizden üstündür. Aslında insanın da yaratım gücü var, hepimizin bildiği üzere :) Tanrı dünya(lar), evren(ler), galaksiler yaratıyor, biz mini canlılar yaratıyoruz :) Belki de küçük kopyalarıyız Tanrı'nın :) Neden aramızda uçurumlar olmalı Tanrı ile? Bizden bir tık(?) ilerde olması bile yeterlidir belki de :)
SilMrs. Kedi, hiç kimsenin inancını değiştirmek gibi bir misyonumuz olmadığını biliyoruz. Burada ortaya koyduğumuz sadece şahsi fikirlerimiz:) Yukarıda sorularınızın bir kısmına cevap verdiğimi düşünüyorum ama baştan başlamak lâzım sanırım. Önce Tanrı kavramı üzerinde anlaşalım. Tanrı deyince benim aklıma dinlerin tarif ettiği bir güç geliyor. Yani doğmamış, doğrulmamış, mutlak kadir, her şeyin sahibi, ol deyince olduran, her şeyi gören ve düşünen, her şeyin en iyisini bilen bir varlık. Bu çerçevede Tanrı'ya kusur atfetmek olası değil. Evet, eğer bunlardan birine dahi sahip değilse o varlık Tanrı olamaz! Siz Tanrı olarak ne hayal ediyorsunuz. Evreni yaratmış, onu da kusuru ve eksikliğiyle idare etmeye çalışan, hiçbir şeye müdahale etmeden geçmiş göklerdeki koltuğuna oturmuş olanları seyrediyor, öyle mi? Yani Zeus gibi biri:)) Elbette mevcut tek tanrılı dinlere göre daha mantıklı ama ne yalan söyleyeyim, yine de tuhaf geliyor bana:)
SilTanrı olarak ne hayal ediyorum? Her şeyin tamamı Tanrı. Bildiğimiz ve bilmediğimiz her şeyin tamamı. Biz dahil her şey onun küçük parçalarıyız. Karşıya geçmiş bizi izlemiyor. O zaten bizzat bizim ve bizim dışımızda var olan her şeyin ta kendisi. Belli bir formu yok. Nasıl anlatsam? Her şeyin tamamı o. Yani ben de siz de, ağaç da böcek de, ot da O. Her şey Tanrı'nın bir parçası, belki bir organı, belki bir hücresi... Bizden ayrı, bizim dışımızda bir varlık değil yani Tanrı.
SilKusursuzluk konusunda kesinlikle anlaşamıyoruz. Hem fikir olmak değil dediğim, birbirimize fikrimizi anlatamamaktan bahsediyorum Mr. Kaplan? Neden Tanrı'yı sadece semavi dinlerin tanımladığı manada alıyor ve o kavram üzerinden kabul ya da reddediyorsunuz? Ben semavi dinlerin sunduğu Tanrı kavramından bağımsız düşünelim diyorum. Neden kusursuz olmak zorunda size göre Tanrı? Dinleri bir kenara alacak olursak sadece size göre bir tanrıdan bahsedelim. Kusursuz ve muktedir değilse Tanrı olamaz diyorsunuz - dinlere göre. Bu açıklamayı yeterli bulmuyorum ya da yeterince anlayamıyorum. Çünkü ben daha en başyan dinlere inanmıyor ve yaratıcı o Dinlerin bahsettiğinin ötesinde diyorum. Dinlerin anlatımı dışında Tanrı'ya dair kişisel görüşünüz nedir? Sizce, tamamen sizce nasıl Tanrı? Kısaca Tanrı yok mu sizce?
Tanrı'yı tanımlamakla iyi bir başlangıç yapmışız Mrs. Kedi:) Evet, Tanrı'yı ben teolojik olarak tanımlıyorum. Çünkü Tanrı esasen teolojik bir kavramdır. Ben yazdıklarınızdan panteizme yakın bir duruşunuz olduğunu anlıyorum. Deist tanımına giren birçok farklı görüş var. Dinlerin tarif ettiği Tanrı'ya inanabilirsiniz ama herhangi bir dine inanmayabilirsiniz. Sizin inancınız böyle değil anladığım kadarıyla. Daha çok Einstein'ın da dahil olduğu Spinoza'cı bir görüşe sahipsiniz.
SilPanteizmi biri daha dini, diğeri daha felsefi olmak üzere iki tür ayırt etmek de mümkün olabilir. Columbia Ansiklopedisi bu ayrımı şöyle yazar:
"Eğer panteist, ebedi ve sonsuz tek büyük gerçekliğin Tanrı olduğu inancıyla yola çıkarsa, sonlu ve geçici olan her şeyi Tanrı'nın bir parçası olarak görür. Tanrı'dan ayrı veya farklı hiçbir şey yoktur, çünkü Tanrı evrendir. Öte yandan, sistemin temeli olarak alınan anlayış, büyük kapsayıcı birliğin dünyanın kendisi veya evren olduğu, Tanrı'nın doğa olarak adlandırılabilecek bu birlik içinde yutulduğudur."
Ben sizin inançtan ziyade felsefi görüşe yakın durduğunuz inancındayım. Bana soracak olursanız pek farklı düşünmüyorum. Eğer Deizmi bir inanç değil felsefi görüş olarak düşünüyorsanız eğer. Zira inanç deyince, bir takım kaideleri, ritüelleri olması gerekir. Evet, kainatı içindekilerle birlikte bir bütün olarak değerlendiriyoruz ve onun birer parçalarıyız ama ne bütününe ne parçasına karşı bir ritüelimiz, yapmak zorunda olduğumuz ya da sakınmamız gereken bir şey yok. Bu sisteme hayranlık ve saygı besleyebiliriz. Onu korumakla kendimizi korumayı eşdeğer görebiliriz. Eğer buna Tanrı diyorsanız elbette içinde bulunduğumuz evreni yok saymam mümkün değil ama yine de ona Tanrı demem doğru değil bence:)
Birçok noktada birbirimize çok yakın görüşlerde olduğumuzu seziyorum Mr.Kaplan :) İnançtan çok felsefi görüşe yakın olduğumu söylemişsiniz. Deizm'in tanımına bakarsak zaten "inanç" değil felsefi görüş olarak tanımlandığını görüyoruz :)
Sil"Deizm veya yaradancılık, din, peygamber veya vahiy aracı olmaksızın bireyin akıl ve gözlem yoluyla Tanrı'ya olan inancını esas alan bir felsefi görüştür. Deizm felsefesi doğal dünyaya dair gözlemler ve mantığın kaynağını oluşturduğu; dinsel bilgiye dolaysız biçimde sadece akıl yoluyla ulaşılabileceği ilkesini esas alır, bu sebeple vahiy ve esine dayalı tüm dinleri reddeder."
Bahsettiğiniz Panteizm'in yanısıra Pandeizm görüşü de benden çok uzak değil.
Panteizm ya da tüm tanrıcılık, her şeyi kapsayan içkin bir Tanrı'dan bahseder. Temelde evrenin ya da doğanın Tanrı ile aynı olduğu görüşüdür. Panteistler kişileştirilmiş bir tanrıya inanmazlar. Tüm bunlar benim yazımda bahsettiğim Tanrı fikriyle uyumlu gerçekten.
Pandeizm ise, Panteizm'in uzlaşılabilir unsurlarını Deizm ile birleştiren bir görüş. Deizm, Tanrı'nın evreni yarattığını ve daha sonra onu kendi dinamikleri ile çalışması ve gelişmesi için bıraktığını öne sürer. Bu noktada bırakmak derken bir kenara çekilip izlemek değil bence kasıt, daha çok burada olmak ama müdahale etmemek. Panteizm ise Tanrı'nın evrene eşdeğer olduğunu ve yaratılmadığını, her zaman var olduğunu, evreni bizzat yöneten dinamikler olduğunu savunuyor. Pandeizm de her ikisinin de doğru olduğunu , Tanrı'nın evreni yarattığını ancak bırakmadığını, her şeyin kaynağı olan enerjiyle evreni yöneten dinamikler olduğunu söylüyor. Yani baya uygun benim için Mr. Kaplan :)
Çok güzel anlatmışsınız, şimdi düşüncenizi net olarak anladığımı sanıyorum. Eğer felsefi olarak ele alınacaksa beni net bir panteist olarak görebilirsiniz. Şu Spinoza'nın Ethica'sını bir an önce okumam lâzım:)
SilSanırım siz panteizm ile pandeizm arasında bir yerdesiniz:) Aramızda sadece bir harf kaldı:)) ancak ikisi arasında önemli bir fark var yine de:)
Pandeizm, Tanrının yaratıcılığını savunup evrenin ruhu olduğuna inanırken, Panteizm, aşkın (her şeye muktedir) bir Tanrının var olmadığına kanaat getirir ve onun her hangi bir yaratıcılığından söz edilemeyeceğinden bahseder.
Güzel bir tartışmaydı Mrs. Kedi, teşekkürler:)
bir süredir kafamı karıştıran bir konu bu, yorumları da okudum tek tek o yüzden :) bazen düşünmemek daha rahatlatıcı geliyor bana :) bir şeylerin anlamı olmalı o yüzden tanrı var diye düşünüyorum ben de bununla birlikte din olgusu yüz yıllardır çeşitli şekillerde kullanıldığı için ne düşünmem gerektiğini çözemiyorum. geçenlerde ruh vardır yoktur tartışmalarına hızlı bir bakış atınca da epey depresyona girdim :) yaşım itibariyle yeterince derin ve güçlü fikirlere sahip değilim bu konular hakkında. daha önce hiç kafa yormamıştım. ama umarım ruh vardır demeye başladım çünkü buradan sonra nereye gideceğimiz konusu beni yoruyor. hatta bu konuya ilk hızlı bakışımı attığımda evrene küsüp niye geldik o zaman diye triplere girmiştim :) şimdi en azından boşvermeyi öğrendim sanırım :)
YanıtlaSilKonu hayli kafa karıştırıcı. En basiti bir din seçip onun öğretilerinei kabul etmek, detaylara aklımız ermez, görmesek de inanmak lazım diyerek hiç sorgulamamak. Ama bu bana hiç mantıklı gelmiyor. Sorgulamaktan alamıyorum kendimi :)
SilEvet mevzu deriin, ne güzel tartışmışsınız. Ben agnostiğim. Yani insan beyninin bunu kavrayamayacağını düşünüyorum. Her şey olabilir bence, ve umarım linç yemem ama kesinlikle müslümanlık, hristiyanlık yani var olan dinlerin hiçbirinin olacağına inanmıyorum sadece. :)
YanıtlaSilwww.kayipfisilti.com
Her şey olabilir :) Olana dek bilemeyiz. Cennet ya da cehennem var mı? Gidip gözlerimle görmeden bilemeyeceğim. Kesin şudur demek değil zaten benim de amacım :) Ben de senin gibi halihazırda "budur" diye sunulan dinlerin tüm soruları cevaplamadığı için doğru adres olamayacaklarını düşünüyorum.
SilŞayet noksan,eksik,nakıs, muktedir olmayan bir varlık tahayyül ediyorsam ,o varlığa neden Tanrısallık addedeyim ki.Bilemedim.
YanıtlaSilDoğduğunda terk edilen çocuk, ömrünün her anında varlığına sebep olanları merak eder.Bilmek,tanımak ister.Sebebini merak eden aslını hayli hayli merak eder.Kitaplar da bu meraka yanıt veren kaynaklar oluyor. Kaynaklara müracat edilmeden Tanrıya ulaşmaya çalışmak karıncalı yayın izlemek gibi geliyor.Arada gidip gelen sesler ve görüntü ile izlediği şeyin ne olduğunu hakkıyla nasıl bilebilir.Bildiği eksik , inandığı eksik olacaktır Tanrı tarafından seçilmemiş ise şayet. İnsan da doğası gereği hep arayacak.Arayan bir şeyler bulacak nihayetinde.Din olgusu da burada devreye giriyor.
İnsanın en büyük yanılgısı muhtaç ve aciz olanın kendisi olduğunu unutması.O yüzden her konu , her durum, her şart için neden diye sormanın makbul ve hakkı olduğuna dair bir kibre bürünüyor .Farkında olarak ya da olmayarak eşitler arası bir halmiş gibi davranıyor.Ondan sonra da burası böyle neden böyle değil diye itiraza gidiyor.Temel neden Tanrı inancı. Bu kısım ayarlanmadığı sürece bu döngü devam edecektir hep.
İlk cümlenize beraber bir daha bakabilir miyiz?
Sil"Şayet noksan, eksik, muktedir olmayan bir varlık tahayyül ediyorsam, o varlığa neden Tanrısallık addediyorum ki? Bilemedim." demişsiniz.
Ben hiç bir varlığa Tanrısallık addetmiyorum. Herhangi bir varlığın bana göre kusurlu olması ile kendi varlığından bir şey kaybedeceğini de iddia etmiyorum. Yani hiç öyle bir cüretim yok. Tanrı'nın mükemmel olduğu iddiası semavi dinlerin iddiası. Semavi dinlerin gerçekliğini reddedince başka olasılıklar için daha açık görüşlü olmak mümkün oluyor. Evrenin yaratıcısının gücünün de sınırı olabilir, onun da kusurları olabilir, elinden gelenin en iyisini yapmış ama yine de eksik kalmış olabilir. Öyledir demiyorum. Sadece gerçek Yaradan'ın "Ben kusursuzum" diye bas bas bağıran bir varlık olduğunu düşünmüyorum. Bir de, kusur nedir? Eksiklik nedir? Değerlendirmek bize düşer mi? Bunlar da cevabı muallak sorular.
"Kaynaklara müracaat edilmeden Tanrıya ulaşmak karıncalı bir yayın izlemek gibi geliyor." demişsiniz. Bana hiç öyle gelmiyor. Yaradan bize düşünelim diye bir akıl vermiş, oysa biz hep hazır cevapları duymak istiyoruz. Elimizde bir kaynak olmadan Tanrı'ya varamayacağımızı iddia etmek bence Tanrı'ya da kendimize de haksızlık olur. Ama dediğim gibi herkes düşüncesinde ve inancında özgür :)
Dünyada farklı dinlere inanan, ibadetlerini farklı farklı gerçekleştiren, dinlere olmasa da bir yaratıcının varlığına inanan, ya da felsefi düzlemde cevap arayan bir çok insan var. Kimin haklı kimin haksız olduğunu söylemek benim harcım değil :) İçinde doğulan coğrafyaya ve aileye göre ve bu sebeple büyük oranda şans eseri mensup olunan dinlerin tüm yaşamı hatta yaşamdan sonra sonsuzluğa uzanan var olma şekillerini belirlediğini düşünmek gerçekten üzerine düşünülmesi gereken bir olgu bence. Ben de üzerine düşünmeyi ve tartışmayı seviyorum.
Varlığını tanımlamak olayına farklı baktığımız aşikar.
SilBenim etim belli budum belli, elimden gelen ve gücümün yetmediği şeylerde belli.Çıta saniyeler içinde müthiş bir hıza ulaşırken, gücü yetmediginde tık nefes kalıyor, av haline kolay dönüşüyor.Farklıyız ve hepimizin dağında ki kar aynı değil.Böylesi milyarlarca örnekler verilebilir ve bu şekilde örneklerin arasına Tanrı da olabilir düşüncesinin yer ediyor olmasının,olabilme ihtimalinin Tanrı kavramını sıradanlaştırılması olarak görüyorum.Tanrı kavramının ifade ettiği şeylere aykırı gibi geliyor.
Elde kaynak olmadan Tanrıya varilmayacagi iddiasında bulunmadım.Dediginiz gibi akıl düşünmek için verilmiş.Dediğim ,ulaşılan sonucun eksik kalacağı. İkisi aynı şey değil.Öte yandan akıl kıymetli bir hazine olsada kullanmak maharet ister.Aynı şeye bakıp , aynı verileri kullanıp , alakasız ve farklı birçok sonuca varmakda aklın işi.Bu yüzden hakkıyla kullanmaya gayret edip ,kutsallaştırmamak gerektiği düşüncesindeyim.
Sorgulamanın gayesinin mühim olduğunu düşünüyorum.Hakkı-haksız kıyaslaması ya da kıyastan uzak olması, durduğumuz yere göre şekilleniyor olsa bile genel çerçevede fikir paylaşımıdır esas mesele.
Eksik kalır demek istediğinizi kaçırmışım kusurumu mazur görün lütfen :) Telefondan okuyup yazarken zor oluyor her şeye hakim olmak. Kesinlikle haklı - haksız mevzusunun ötesinde fikir paylaşımı benim de amacım. Bu kadar çok soru sorup bu yazıyı yazmamın sebebi de bu aslında. Ne kadar farklı fikir çıkarsa ya da benim fikrimle ilgili ne kadar çok soru sorulursa düşünmek ve sorgulamak için o kadar çok kapı açılacak diye düşünüyorum :) Belirtilen tüm fikirler, yapılan her yorum gerçekten değerli benim için. Katkınız için teşekkürler :)
SilFazla tarih okuyunca, tarihi eserleri inceledikçe insanların inanış biçimlerinin üst üste binerek nasıl bugünlere ulaştığını görüyorsun. Mesela Sümerlerin bazı geleneklerinin Yahudilere, oradan İslamiyete geçtiğini görüyorsun. Kuzey mitolojisindeki kötü Loki'nin tanrıların masasına 13.tanrı olarak oturduğunu ve iyilik tanrısı Balder'in ölümüne sebep olduğunu okuyorsun ve aklına İsa'nın son akşam yemeği geliyor. Pagan geleneklerin bugün kitabi dinlerin gelenekleri içine sızdığını fark ediyorsun. Ve daha birçok şey. O yüzden belli bir kesim okuyanları sevmiyor işte. Dine ben de inanmıyorum yani. Ama bir gücün varlığına inanıyorum. Neden o zaman kötülük var, herkesi görmüyor mu konusunu ise anlamlandıramıyorum. Belki de olumlu olumsuz denge şart olduğu içindir.
YanıtlaSilYorumlarda gördüğüm "Belki de Tanrı'nın küçük kopyalarıyız" fikrine de katılıyorum.
SilBunlardan bahsedilince İslam alimlerinden gelen savunma şöyle:"Zaten İslamiyet kendinden önce gelen dinleri ve peygamberleri reddetmiyor ki." İyi de Hristiyanlık kendinden sonra geleni reddediyor, o ne olacak? Madem başından beri İslamiyet gelecekti, Kur'an nihai kitap olacaktı, en başından gelseydi daha mantıklı olmaz mıydı? Ya da neden aynı anda dünyanın her yerine, herkesin anlayacağı dilde inmedi tek bir kutsal kitap mesela? O kadar çok soru var ki... Dediniz gibi farklı kaynakları okudukça, karşılaştırdıkça, sorguladıkça dinler mantığa ters düşüyor. Ne dersek diyelim konu bir noktada tıkanıyor tabi ki :) Ama üzerine düşünüp konuşmak keyifliydi. İyi ki okuyanlar katılıp fikirlerini paylaştı :)
Sil