Birkaç gün önce rastladığım şu blog yazısı günlerdir zihnimde dönüp duruyor. Düşünüyorum, benimsemeye çalışıyorum, bir yerlere oturtmaya çalışıyorum. Henüz tastamam benimseyemedim ama eminim bu yazıdan aldığım bir ders var.
Mevlana, “Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen bir HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl çömleği tutan dışındaki biçim değil içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.” demiş. Çömleği tutan değil de işe yaramasını sağlayan dış biçiminden çok içindeki boşluk. O boşluk sayesinde içine bi'şey koyup kullanıyoruz çömleği. İşte bu mantıkla insan da içindeki boşlukları kabul edip o boşluklara işe yarar şeyler koydukça insan oluyor sanırım.
Hiçlik kavramı manevi düzlemde Tanrı’nın yüceliği ve bilgeliği karşısında, O’na hayranlık ve saygı duyarak, kendi küçüklüğünün farkındalığını yaşama hali olarak açıklanıyor. Ancak benim hiçlikten anladığım biraz daha farklı. Daha doğrusu Allah/Tanrı/Yaratıcı kavramına bakışım biraz daha farklı. evet bir yaratıcı var da sonrası? Bilemiyorum. Bulmaya çalıştığım da söylenemez. Hiçlik kavramınu yaklaşımım tamamen hırslardan, olmayacak hayallerden, yapmak isteyip de yamayacaklarımdan vazgeçmekle ilişkilendiriyorum. Bazen Nasreddin Hoca'ya bazen de bir dervişe yakıştırılıp anlatılan şu hikayeyi duymuşsunuzdur belki de:
Hoca'ya sormuşlar:
“Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
Ve Hoca “Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: Hiçlik makamında!” demiş.
İşte ben de o hikayedeki gibi etiketlerden sıyrılıp hiç olmayı kabul etmeye meylediyorum. Başarabilir miyim? Tüm hırslarımdan, tutkularımdan, arzularımdan sıyırabilir miyim kendimi? Bilemiyorum. Her şeyden vazgeçtiğim anlamına gelmiyor bu hiçlik meylim tabi ki :) Sadece olmazlardan vazgeçiyorum. Kendime, sevdiğime, sevenime, evrene bir huzur vermeye meylediyorum. Bu meylim ne kadar sürer ya da beni nerelere sürer bilemiyorum.
Gelelim yazının ikinci kısmına. Birkaç sabahtır yoga yapıyorum. Çetin Çetintaş son yıllarda oldukça popüler olan bir yogi. Ben tüm sözlerinin samimiyetine %100 inanamıyorum ama bu onun değil benim eksikliğim belki de. Her seviyeye uygun yoga dersleri var Youtube kanalında. Ben aşağıda paylaştığım 2. videoyu 3 gündür yapıyorum, 15 güne tamamlayıp aynı serinin 2. videosuna geçeceğim. Aşağıdaki 3. videoya ise bugün başladım ve 21 gün devam edeceğim. Sonra başka bir elementin videosuna geçeceğim. Aşağıdaki 1. video ise uzun süredir düzenli spor ve yoga yapmamış olanlar için başlangıç dersi. Bir yerden başlamak isteyenler oradan başlayabilir. Çetin Çetintaş'a çok takılmadan derse odaklanalım :)
benimde bu sürecte ki nefes alma yollarımdan biri yoga :)
YanıtlaSilHayatın içinde kendimize yer açıp, durup nefes almak için yoga iyi bir çare yoga gerçekten :)
Sil96'da yoga yapmaya başladım kediciğim, babamdan özenmiş ve öğrenmiştim, sanırım bir 20 sene çok severek ve huzur bularak yaptım sonra dizimi sakatladım biraz ara verdim ve o gün bugündür asla yanaşmıyorum.. bir iki defa yeniden döneyim dedim yok ı ıh olmuyor. mıy mıy mıy geliyor! o sakinliği genç yaşında yaşayıp ortayaştan sonra koşturmaya başlayan ters gillerdenim galiba ama sırf senin için yarın sabah yapacağım (bir de ilahi bir güç bana birşeyler demek istiyormuş gibi günlük takvimimde "yoga yap" çıkmasın bunun üzerine!!!!)
YanıtlaSilCanım C., ben 2004 - 2005 yıllarında başladım yoga yapmaya ama çok uzun soluklu olmadı. Arya'dan sonra kardeşimle birlikte tekrar başladım, epey de yaptım. Sonra yine bıraktım-başladım derken bir türlü düzene oturtamadım bu yoga işini. Bu kez niyetliyim ama bakalım ne kadar gidecek :D Şu burundan nefes al, burundan ver mevzu çok zor. Bir de 4 nefes al 8 nefes ver derken içim darlanıyor ama alışcam tekrar umarım. Yarın sabah hemen yanı başımda bir mat ve üstünde seni hayal edip birlikte yoga yapıyormuşçasına yapacağım her hareketi <3 şimdiden içim ısındı, yüzüm gülümsedi :)
SilA dur yanlış yapıyorsun! Bak o nefes konusu tamamen kişiseldir, nefes egzersizlerinde herkesin ciğer kapasitesi farklı olduğu için, mesela bilgisayardaki kişi daha derin ve yaşaş nefes alıyor olabilir (karından) sen daha ciğerden ve az derin ama hızlı nefes alıyor olabilirsin (bu sigara kullanımından ciğer boyutuna, alışkanlıktan stres düzeyine bir çok durumdan etkileniyor) o nedenle ona uydurmaya çalışmak hata olur. Nefes yönteminin ilk maddesi: nefesine odaklanmamak aslında :)) yani odaklan dediği sadece doğal gidişine odaklan, kendi hızında ve derinliğinde ama sanki "zorlama nefes alıyormuş gibi" hissetmeden..
SilValla çocuklar hasta, sabah yapamadım ama akşam kendime 15dk yaratabilirsem.. Umarım yani.... :)
Desene ben boşu boşuna nefesimle boğuşuyorum. Bir dahakine daha rahat nefes alıp vermeye çalışayım hatta akşama deneyeyim :) Kendine bir 15 dk ayır lütfen sen de <3
Silİzmir'deyken bir sene sabahları tv de yarım saat yoga vardı. Gayet de hareketli bir yogaydı. Can'ın işe gidip bir şekilde henüz çocukların tepeme çıkmadığı o saatte yapmaya başlamıştım. Bitirdiğimde hep huzurlu oluyordum ilginç bir şekilde. Üstelik kolumdaki kas yırtığı da iyileşti o arada. Şimdi biraz zor o hareketleri yapmam :D
YanıtlaSilSenin zumba paylaşımlarını çok seviyorum ben :) Zumba yapan yoga da yapar bence :)
SilYazınızı ve refere ettiğiniz (atıfta bulunduğunuz demek yerine, bunu Arapça sözcüğe tercih ettim:) yazıyı okudum. Ben hiçlik konusunda bir dinlerin inandığı bir Tanrı'yı getirmiyorum aklıma. Fakat hiçlik kavramını bilimsel yönden benimsediğimi söyleyebilirim Mrs. Kedi. Evren(ler)i içine alan sonsuz uzay boşluğunda, güneş sistemimiz bir toz zerresi kadar yer işgal etmiyorsa, kendimize bir varlık olarak yer biçmemiz abes değil mi? Birbirimize olan üstünlüklerimiz de kesinlikle ihmal edilebilir boyutta. Bunu düşünmek dahi bütün kibrimizi kökünden alıp götürür zaten. Son zamanlarda okuduğum bilimsel makaleler, entropi, rezonans, kuantum hep aynı tasavvufi düşünceye götürüyor beni. Hiçlik düşünmemize engel değil, düşündükçe hiçliğimizi daha derinden içselleştirebiliyoruz. Şu anda okuduğum kitap Pierre Franckh'in "Rezonans Kanunu" hiçliğimizin yanında en küçük yapı taşımız olan DNA larımızın bile birbiriyle olumlu ya da olumsuz etkileşime girerek dünyayı değiştirecek bir güce sahip olduğumuzdan bahsediyor. Bu bir paradoks değil. Düşün ki o hiçliğimizin içinde her şey var. Yeter ki başı sonu olmayan hiçsizliğimizin gücüne inanalım, onu kontrol etmesini bilelim.
YanıtlaSilEn üstte eklediğiniz parçayı beğendim. Hauser'in ben de hastasıyım zaten. Adam çelloyu yermiş gibi çalıyor:) Yoga hakkında fazla bilgim yok, videolardan bölük pörçük bir şeyler kapmaya çalıştım. Sanırım bizden geçti, o hareketlerin binde biri zor gelir artık:) Ruhsal dinginliğe etkisi nedir bilmem ama sakatlanmadığın sürece en azından bedeni dinç tutabilir.
Yazdıklarınıza katılıyorum Mr. Kaplan. Koskaca evrende bir toz zerresi bile etmiyoruz ama kendimizi dünyaların hakimi sanıyoruz bazen. Evet, Dünya(ları)yı değiştirecek güç DNAmızda mevcut, yoksa bunca yol alıp bunca keşfi nasıl yapacaktı insanlık değil mi? Ama o gücü hepimiz, her an, her yerde, her istediğimizde harekete geçirip kullanamıyoruz. Bu yüzden önce hiçliğimizle yüzleşmemiz, sonra mevcutla barışıp ne yapabileceğimize bakmamız lazım sanırım :) Yazmak kadar kolay değil hiçliği kabullenmek ama bir yerden başlamak lazım. Ben üzerine düşünmekle başladım. Önce anlamalıyım iyice.
SilHiç olma düşüncesi hoşuma gitti. Farkında olmadan bunu arıyormuşum aslında burada buldum :) Yapılması gerekeni herşeye rağmen hatta kendine rağmen yapabilmek bazen zor olabiliyor. Bir de "biri" olmaya çalışmak ağır yük. Gereksiz yükleri atmak lazım diye düşünüyorum. Sadeleşmek için uğraşırım her zaman çok faydasını gördüm. Meğer "hiç" olmalıymışım. Güzel düşüncelerin için çok teşekkür ediyorum :)
YanıtlaSilBlog alt başlığın benim yıllardır düşündüğüm ve cevap aradığım soruları içeriyor: "Kimsin sen? Kim olmaya karar verdin? Kendini seçtin mi? Yoksa başkalarının seçimlerinden mi etkilendin? Unutma, sen sadece olmaya karar verdiğin kişisin."
SilNe kadar kendimiz karar veriyoruz kim olduğumuza emin değilim ama işte elimizden geldiğince "biri" olmaya çalışıyoruz sürekli. Bu kez ben buyum demek yerine ben "hiç"im demeyi deneyelim bakalım neler olacak :)
Aziz Nesin geldi aklıma. Soyadının hikayesi buna benzer Aziz ustanın. Herkes; Aslan, Kaplan, Öz bilmem ne, Yiğit, Cesur vs gibi anlı şanlı, övünmeli öykünmeli soyadları seçerken o ne olduğunu sorgulayan bir soru kelimesini seçer soyadı olarak. Anlatırken de; iyileri seçmişti herkes, bana bir şey kalmamıştı diye anlatır. Bu hiçlik meselesi; bir şekilde kapitalist hırslardan sıyrılmakla ilişkili bence. En iyisi benim olsun, en iyisi ben olayım gibi zırvalıklardan kurtulmayı başarınca hiçliğe doğru yol almaya, huzura varmaya başlıyor insan. Ben İstanbul’dan kurtulduktan sonra bu yolda yürümeye başladım ( hiçbir zaman sevmediğim ama içinde yaşamak zorunda kaldığım, çakma hayatların, çakma insanların şehri). Kaldı ki, kendimi kapitalizmden pek de etkilenmeyen bir birey zannederdim eskiden. Meğer o dişler beni çiğneyip çiğneyip kenara koyar, aklına gelince gene çiğnermiş. Şimdilerde evdeki yüklerimizden kurtulma planları kurmaktayım. Ne çok ısır zıvır biriktiriyoruz ve onlar sırtımıza ağırlık yapıyor. Sevgili Kedi, sizin son zamanlarda yaşadığınız ferahlama yolculuğu bir şekilde bana da huzur veriyor ve ilham oluyor. Bu yolculuğa sizden önce başlamış olsam da, sizinle birlikte daha hızlı ve kolay ilerliyorum sanki. Sağlıkla, mutlulukla, kolaylıkla kalın.
YanıtlaSilÇok teşekkürler :) Beraber yol almak ne güzel! Aziz Nesin'in soyadını böyle seçtiğini duymuştum ama hiç aklıma gelmemişti yazarken, sizin hatırlatmanız çok güzel oldu. Paylaştığınız için ayrıca teşekkürler ve sevgiler <3
Silaklıma nabi geldi.hiçin hiçi demek hep çok hoşuma gitmiştir
YanıtlaSilNabi'yi duymuştum, sanırım hiciv ustasıydı ama "hiçin hiçi" sözüyle ilgili bir şey gelmedi aklıma demek ki yeterince bilmiyorum. Hemen bakayım, teşekkürler :)
SilHic kelimesi aslında çok doludur. Ben hep böyle düşünürüm. Koca bir hiç deriz ya. Iste öyle. Kocaman bir hiç olmak mı yoksa sadece hiç olmak mı. Bence ikisinin arasında çok büyük ve derin bir fark var. Sevgilerimle🎈
YanıtlaSilTam da dediğiniz gibi "hiç" kelimesi aslında çok dolu. Önce onu anlamalı insan :) Sevgiler <3
Silyogaya başlamadan önce ben de öyle sanıyordum ama sonra gerçeği gördüm :) o kadar iyi geldi ki yoga anlatamam. hareketler çok zor ama zamanla yavaş yavaş yapmaya başlıyorsun..
YanıtlaSil