Salı, Aralık 15, 2020

Ağaç Ev Sohbetleri #69

Bu haftanın Ağaç Ev Sohbet konusu Makbule Abalı'dan gelmiş:

"Evliliklerde Boşanma ve Ayrılıklar"

Öncelikle evlilik konusuna değinmek istiyorum. Toplum düzenini sürdürmek için ortaya çıkan zorlama bir kurum olduğunu düşünüyorum evliliğin. Bence insan bazı hayvan türleri gibi yaratılıştan tek eşli bir varlık değil. Öyle olsaydı boşanmalar, ayrılıklar, ikinci/üçüncü/beşinci/... eşler olmazdı hayatta. Tüm ömrünü tek eşle geçiren istisnalar kaideyi bozmaz tabi ki.

35 yıllık hayatımda yaptığım gözlemlere dayanarak ürettiğim bir teorim var evlilikler ve boşanmalar ile ilgili. Eskiden yapılan görücü usulü evlilikler günümüzün sevişerek yapılan evliliklerinden daha sağlam, daha uzun ömürlü. Peki neden öyle? Çünkü aşkın gözü kör ama ailelerin gözü görüyor; çünkü aşık olunca akıl mantık bünyeyi bir süreliğine terk ediyor ama işin içinde aileler varsa mantık ağır basıyor. Aşık olup evlenenler gerçekten birbirlerine uygunlar mı, aşk bitince sevgi ve saygıyı koruyabilirler mi pek düşünmüyorlar. Ailelerse tam tersine iki kişinin özelliklerini göz önünde bulundurarak birlikte bir evlilik yürütüp yürütemeyeceklerine bakıyorlar. Herkes kendi çocuğunun eksiğini, fazlasını biliyor, ona göre bir eş seçmeye çalışıyor.

"Bizim oğlan huysuzdur, hemen alev alır parlar ama hemen de sönüverir. Onu idare edecek sakin mizaçlı bir kız lazım"

"Bizim kız sakindir, sessizdir. Birazcık cevval bir oğlan lazım. Korusun, kollasın, hakkını yedirmesin."

"Bizim oğlan iyidir, hoştur da biraz saftır. Şöyle onu toparlayacak, çekip çevirecek bir kız lazım."

"Bizim kız pek güzeldir, pek işveli cilvelidir de ev işinden, yemekten pek anlamaz. Yumuşak huylu bir oğlan lazım ki kızımızı üzmesin."

"Bizim oğlanı işle yemekle hiç işi olmaz, varsa yoksa gezsin tozsun, hep sohbet muhabbet arar."

Dedim ya herkes kendi çocuğunun artısını eksisini bilir. İki aile artıyı eksiyi doğru hesaplarsa o evlilik ömür boyu sürer. Tabi ki gençlerin gönlünde başkalarının olmaması, tanışıp anlaşması, birbirinden hoşlanması da önemli bu aşamada :)) Bu koşullarda yapılan bir evlilik nice aşk evliliğinden uzun sürer. Bunlara ek olarak bir de sevişerek evlenenler, evlenmek için o kadar çabalamak, o kadar uğraşmak, o kadar çok engel aşmak zorunda kalıyor ki sonrasında herhangi bir şeye tahammül edecek hal kalmıyor kimsede. Mezun olmaktan iş bulmaya, aileleri ikna etmekten ev bulmaya kadar çeşit çeşit engel. Oysa görücü usulü evliliklerde zaten her şey hazır, sadece gençler tanışıp konuşuyorlar. Anlaşırlarsa oldu bu iş :))) 

Gelelim ayrılıklara, boşanmalara... Şair (Atilla İlhan) demiş ya "Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili", işte bazı ayrılıklar gerçekten sevdaya dahil ama bazıları çoktan bitmiş sevdaların ilanı sadece.


Şimdi gelelim konu hakkındaki kişisel deneyimlerime. Tam 15 yıldır hayatı Evrim'le paylaşıyorum. 7 yıl sevgiliydik, 8 yıldır evliyiz. Bir daha dünyaya gelsem evlenmem ama evlilik kaçınılmazsa da eşimden başka eş istemem. Eşime böyle söylediğim zaman bozuluyor, o "Ben yine seni arar, seni bulur, seninle evlenirim." diyor. 

Evlilik çok zor. Tanıyanlara sorsak Dünya'nın en iyi 100 adamı listesine torpilsiz girecek bir adamla evliyim ve ben yine de evlilik çok zor diyorum. Henüz evli değilseniz bu sözümü iyice düşünün. Hali hazırda evliyseniz ve benimle aynı şekilde düşünmüyorsanız, tebrikler siz de kaideyi bozmayan istisnalardan birisiniz :)

Evrim'le ilişkimizin ilk yılı beni sevdiğinden hiç emin olamadım. Sonraki yıllar başka engelleri aşmakla uğraştım. 7 yılın sonunda evlendiğimizde gerçekten çok yorulmuştum. Evlilikle beraber ikimiz de bir süreliğine rahatladık. Sonra hamilelik, annelik, 2 yıl evde kalıp sadece anne olmak, sonra öğretmenlik, değişen iş ve ev hayatı, bambaşka bir şehirde yeniden bir hayat kurmak... Ordan oraya sürüklendiğimiz yıllar geçerken bir anda geldiğim 30lu yaşlar... 33-35 arası benlik kaygılarım, kendimi arayışım, bulduklarımdan memnun olmayışım...

Ve şimdi 15.yılımıza 1 ay kala hayatı kabullenişim, kendimle ve "bu kadarcık hayat"ımla barışıp bu kadarın aslında ne kadar çok olduğunu anlayışım... Ayrılmanın kıyısına kadar gidip gidip baktığımız ama o adımı atamadığımız; sevgimize, kızımıza, birbirimize kıyamadığımız anlarımız oldu. Belki yine olacak. Bilemiyorum ama bildiğim bir şey var ki o da evliliği sürdürmek için çok sevgi, gerçek saygı ve bitmez tükenmez bir çaba gerekiyor. Listede aşk yok, çünkü aşk eninde sonunda bitiyor. Evliliği sadece aşka endeksleyenlerin işi zor, sonu baştan belli maalesef. 

25 yorum:

  1. Yapmadığım yorumlarıma en yakını seninki sevgili Kedi ( iznin olursa sen diyeceğim, olmazsa siz’ le devam ederiz. Bende yaş 51, belki oradan torpilim olur 🤗). Yorumsuz kalacaktım ama senin yazın beni dürttü. Hep aynı şeyi söylüyorum ben de, tekrar hayata gelsem, asla evlenmem diye. Benim eşim güneşim de bozuluyor. Üstelik kendisi Evrim bey gibi listeye falan da giremez ha 😂😂😂. Hani torpil bulsa yine de giremez 😂😂. Bu işin tek çözümü var, beraber yaşamak, bizim toplum yapımız bunu kaldırmıyor ne yazık ki. Ay yazacak çok şeyim var da, sevgili okuyucuyu daha fazla dehşete düşürmek istemiyorum. Sağlıkla ve mutlulukla kalın ailecek 😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabi ki "sen" diyebilirsiniz. Bence boşverelim içten içe en olmadık şeyleri yapmak isteyen ama asla cesaret edip de yapamayan, dahası toplumun dayattığı yerine kendi istediği hayatı yaşayanlara saldırabilmek için toplum adı ardına sığınanları. Bir de tabi gerçekten toplumun dayattıklarına yürekten inanan, toplumsal kurumları mantıklı bulan ve toplum düzenine saygı duyulması gerektiğini can-ı gönülden savunanlar var ki onlara saygı duymaktan başka bir şey diyemem. Ama biz hislerimizi, fikirlerimizi sevdiceklerimize söylemişiz de dünyadan mı çekineceğiz :D Sevgili okurun da dehşete düşeceğini sanmıyorum çünkü zaten beni bilen biliyor :))

      Biz eşimle üniversite yıllarımızda başladık birlikte yaşamaya. Önce ben eve çıktım, Evrim haftanın bazı günleri bende kalmaya başladı. Sonra baktık mutluyuz, birlikte eve çıktık üniversite bitip iş güç sahibi olunca. Peki niye evlendik? Ailelerimiz klasik beklenti ile "Mezun oldunuz, iş buldunuz, eve çıktınız. Artık bunun adını koyalım, evlenin." dediler. Kendi evimizden çıkıp düğünümüze gittik, düğünden sonraki gün yine kendi evimize döndük. Tek fark artık toplum gözünde de evliydik :) Ama aslında bizim evliliğimiz o deftere imza atmadan çoook önce başlamıştı. İmza çok da gerekli değildi diyorum, böyle konuşunca kızıyorlar, "Rl alem (?!) bu ne biçim kız, elin adamıyla nikahsız yaşıyor. Adam, kızı sevmiyor demek ki, sevse kızı bu duruma düşürmez, nikahına alırdı(?!)" mı deselerdi arkandan diyorlar. Kahkaha mı atayım yoksa ağlayayım mı bilemiyor, "Oldu canım, o zaman." diyerek konuyu kapatıyorum :)

      Sil
    2. 😂 aslında kastettiğim sevgili okur, benimkilerdi 😂😂. Yaşını başını almış, emekli doktor hanımın yazdıklarına da bak hele durumları. Şaka elbette ki. Okuyucu da az çok tanıyor bizi yazdıklarımızdan ötürü. Gösterdiğin cesareti takdir ettim, daha o yaşta ben buyum diyebilmişsin . Ben yapamazdım ve de yapamadım zaten 😂. O elalem ve de kendi alemim nefes almama izin vermezdi. Ayrıca resmî memur hekim kimliği ile Anadolu’da bir kasabada zaten direkt ‘ vurun kahpeye’ durumları yaşardım. Zaten de o zamanlar bir sevdiceğim yoktu. Belki de olay oydu 😂. Namus kavramını kadının iki bacağı arasına kitleyip, erkeğe bu konuda madalya takma derecesinde gaz veren, Cuma çıkışı yolda yürüyen küçücük kızların kıçına başına bakıp hayallenen ama namus yarışında birinciliğe koşan, kendisi yapamadığı için başkalarının yaptığına tüü orospu diyen vs vs ,lanet insanlara da, lanet topluma da kıran girsin. Valla haklısın, oldu canım o zaman....😍

      Sil
  2. Katılıyorum. Evlilik zor kolay değil. Zoru kolay, kolayı zor yapmak da insanın elinde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her şey için geçerli dedikleriniz. Nereden bakarsak öyle görüyoruz. Bakış açımız bozulunca dünya üstümüze üstümüze geliyor gibi her şey olduğundan da zor görünüyor bazen gözümüze. O yüzden arada bir durup odağımızı ayarlamak gerekli :)

      Sil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evlilik konusunda düşüncelerimiz tamamen aynı Mrs. Kedi:) Birlikte yaşamak en iyisi. Fakat belirttiğiniz gibi toplum, dolayısıyla aileler bunu henüz kabul etmiyor. Birlikte yaşamak, evlilik çatısı altında karşı tarafa yük bindirmeksizin hayatı paylaşarak sürdürülen bir ilişki bana daha saf, saha temiz geliyor oysa. O zaman sadece güven, saygı ve sevgi üçgeni kalıyor böyle bir birlikteliğin ayakta durabilmesi için. Evliliği (ya da birlikteliği) sürdürebilmek için çok sevgi, gerçek saygı ve bitmek tükenmek bilmez bir çaba gerektiğini yazmışsınız. Sanırım bir de buna güven duygusunu eklemek gerekli:)

      Görücü usulü evliliklerde de sorun çıkabilir. Aileler bu tür evliliklerde daha merkezde oluyor genellikle. Anlaşarak evlenenlerde aileler "kendin ettin, kendin buldun" diyebilir ama görücü usulünde araya girdikleri için, hatayı kendilerinde arayıp çocuklarına karşı daha kayırmacı davranabilirler. Sonuçta birlikte olacağın / evleneceğin doğru kişiyi bulmak bir şans işi ama şansınız olsa bile zor iş evlilik:)) Yine de yalnız kalmaktan çok daha iyi, değil mi?:)

      Sil
    2. Yalnız kalmaktan daha iyi olduğu için yapılan bir evlilik fikri tüylerimi diken diken etti Mr.Kaplan. Eminim derinlemesine düşününce siz de farklı bakarsınız bu seçeneğe. Sevgisiz, sırf mantıkla yapılmış, yalnızlığa alternatif bir evliliği düşmanım için bile istemem çünkü insanın duygularını köreltir, ruhunu kemirir, mutluluk şöyle dursun hayatını tümden karartır bence.

      Saygı, sevgi ve çaba üçlüsüne güveni de eklemek gerekli demişsiniz. Ben ilk günden beri eşime sonsuz bir güven duyduğum için bunu ekstradan saymadım galiba :) Düşününce size hak verdim, güven olmazsa şüphe olur, şüphe varken de evliliği yürütmek imkansızlaşabilir.

      Sil
    3. Belli ki iyi anlatamamışım kendimi:) Benim buradaki kastım evliliğin kendisi değil, birliktelik, can yoldaşlığı. Evlilik kurumuna karşı olduğumu tam ifade edemedim belki de:) Evlilik ne kadar sorunluysa yalnızlık da büyük sorun bence. Ayrıca benim gibi yalnızlığı seven, çevresindeki herkese kuşkuyla bakan birinden duyuyorsunuz bu sözleri:))
      Kafa karışıklığını önlemek adına; yalnızlıktan kurtulmak için her kim olursa olsun yakasına yapışayım demek değil kastım. Elbette mümkün olduğunca anlaşmanın sağlanabileceği, güvene, sevgi ve saygıya dayalı bir birliktelikten bahsediyorum. Yok, böyle biri karşıma çıkmıyorsa da, talihime küser, kös kös köşeme çekilirim yani:)))

      Sil
    4. Ben yanlış anlamışım o Mr. Kaplan. Şimdi anladım ne demek istediğinizi :)

      Sil
  4. Selamlar...
    "Bir daha dünyaya gelsem evlenmem" Bu lafı o kadar çok duymaya başladım ki son dönemlerde evlilik niyet vs bende tamamen bitti. Birlikte yaşamak belki ama evlilik bam başka bişi. Çünkü vaz geçmek çok sıkıntılı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de çevremde o kadar çok kişi aynı şeyi düşünüyor ve söylüyor ki... Çoğunun evliliğinde de öyle büyük problemler yok, hep aynı günlük sıkıntılar. Belki de en çok yoran da bu günlük sıkıntıların rutine bağlamış ve hiç bitmiyor oluşu. Rutini düzenleyip rutin sıkıntılara çare bulunursa gideri var evliliklerin :D

      Sil
  5. Kuzenlerimiz de bizim gibi 17 senedir birlikteler, biz son 10 senesinde evliyiz. Onun dışında hiç bir farkımız yok, hep tek eşli süreç, aynı yaşta çocuklarımız. O nedenle "evlilik mi birlikte yaşam mı" sorusuna bir cevap verebilirim sanırım :) Yorumlarda hep o gelmiş. Vallahi hiç bir farkı yok, yemin ederim kuzenin hanımıyla ben ve sanırım dünya üzerindeki milyon adet kadın birebir aynı dertlerden şikayetçiyiz, erkekler aynı meselelerin peşinde, espriler aynı, şakalar belli ayh. Yani konu evlilik kurumu değil sevgili arkadaşlar, konu tek kişiyle uzun süre birlikte olmak.. :D Ama işte güzel olan da o; nedeni de e çünkü takım olmuşsun, gözüne bakıp ne dediğini anlıyorsun, e çocuk denen zorlu maratonu beraber koşuyorsun, zayıf noktası kadar güçlü noktasını da biliyorsun, seviyorsun, sayıyorsun, 17 senelik ilişkide tutku aşk ne şekilde olur ki başka? Biri şey demişti: adama bakınca "ne iyi biri, ne iyi bir baba, ne iyi bir eş" diyorum ya, en seksi şey o demişti.. O da bir bakış yani.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evlenmesem çocuk da yapmazdım :D Çocuk olmayınca da işler çok başka olurdu. Bir de ortada bir müessese yoksa kimse çantada keklik değil, iki taraf da her an kuş olup uçabilirdi :D Bunlar ilişkiyi çok değiştirirdi.

      Sil
  6. Biraz katiliyorum yazdiklariniza biraz katilmiyorum. Zor bir sey oldugu maglum evliligin. Bana uygun oldugunu da dusunmuyorum. O yuzden evlilik gibi bir dusuncem yok hayatta. Sizin de yazdiginiz gibi birbirini sevse de, guzel bir evlilik hayati yasiyor gorunse de evlendigine memnum olmayan cok kisi gordum. Evlenmeyen ve evlenmek icin gorusmelere giden de cok kisi gordum. Hatta simdi genc bir yasta sayilsak da evlenen ya da bunun icin hevesli olan arkadaslarim var. Anlamakta zorlaniyorum ama saygi duyuyorum. Ayni saygiyi da kendi bekarligima bekliyorum tabii. :) Ama bizim ulkede bulmak zor. Herkes once evli misin diye soruyor bir akraba bulusmasinda.
    Ben birbirimizin hayatina cok dahil olmamiza veriyorum bu sıkıntıları. Aile anlayisimiz cok ic ice. Asla o iki kisi ya da cekirdek aile kendi basina kalamiyor. Hep genis aile uyeleri dahil bir sekilde islere. Ayriliklar da bile aileler mudahil oluyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam da dediğiniz gibi biz toplumca fazla içli dışlıyız. Otobüste yanımıza oturan teyze bile hiç çekinmeden evli misin, çocuğun var mı, ne iş yapıyorsun, ikinciyi yap kardeş lazım diyebiliyor. "Sana ne!" diyemiyoruz ama aslında ona ne, kime ne gerçekten! Bu gibi toplumsal baskılardan bıkıp alınan kararlar en beteri sanırım. Evlilik her insana uygun değil, hele ki ebeveynlik kesinlikle herkesin harcı değil!

      Sil
  7. Merhaba. blogunuzu takipteyim yayınlarınızı severek okuyorum. Sizide bloguma beklerim.
    https://yusufakmann.blogspot.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün aynı yorumunuzu başka bloglarda da gördüm Yusuf Bey. Nacizane tavsiyem, gerçekten takip ettiğiniz bloglarda, gerçekten okuduğunuz ve sevdiğiniz yazılara; yazılanlarla ilgili yorum bırakırsanız zaten o yazıların sahipleri de sizin blogunuzu iade-i ziyaret yaparlar. Eğer blogunuzu severlerse de takibe alırlar :)

      Sil
  8. Ben bu sekilde düşünmüyorum. Aksine bizim toplumumuz birlikte yaşamayı kaldırmaz değil, neleri kaldirdi bu ulke... asil evlilik bizim toplumumuzda gerekli ki özellikle kadının resmi hakları korunabilsin. Bu konuyu mutlaka yazacağım, geç de olsa.. sevgilerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında çok önemli bir noktaya parmak bastınız. Evet bizim gibi ülkelerde kadının haklarını korumak için, kadını korumak için resmi evraklarla, yasalara, cezalara ihtiyaç var. Oysaki birbirini seven iki insan ayrılırken de sevgiyi, saygıyı, insanlığı kaybetmeden birbirinin hakkını verebilmeli1 medenice. Ama maalesef öyle olmuyor, iş hakları almaya gelince yasalar bile işe yaramıyor çoğu zaman.

      Sil
  9. kabullenmek evet tabiii en iyisi :) evlilik erkeklere yarıyo, kadınlar için de statü sadece, yani evlenmeyen kıza tuhaf bakıyolar ya, evlen boşan sorun yok ama evlenmemek defo gibi :) yazını ekledim ağaç ev listesinee :)

    YanıtlaSil
  10. ağaç ev yazdığın zaman mutlaka söle banaa da ekleyim listeye de herkes gelsin okusuun yaniiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamam, teşekkürler :) Bu arada Hayat ve Hayati Kaptan arasında azcık bişiler olsun demiştin ya 13.bölüm sonunda aynı evde kalıyorlar. Bakalım 14. Bölümde azcık bişeyler olabilir belki :))))

      Sil
    2. ooooo oooo oooo hah şöyleeee :)

      Sil
  11. bi dee ya arada sen de katılsanaa beş kelime ile öykü yazmayaa :)

    YanıtlaSil

İkigai

İkigai, şu anda okuduğum kitabın adı. Kitabın alt başlığı "her güne mana ve neşe katmak".  Kısaca açıklamak için  Wikipedia 'y...