Cumartesi, Nisan 03, 2021

Çelme

O kadar çok çelme takıyoruz ki kendimize... Kafamızda bir "Ben yapamam" klişesi... Daha denemeden bir sürü şeyi yapamıyoruz yapmıyoruz. Oysa her zaman "yapmak" değil asıl olay, sadece "denemek" bile yeterli olur bazen. 

Geçen hafta bahsettiğim, okulda açacağım İngilizce kursu için 2 farklı sınıf oluşturup gün belirlemeli ve uygun materyal seçmeliyim. Kafamda bir sürü fikir var ama arkada hep o uyuz ses: "İşe yaramayacak. Yapamayacaksın. Bilmeyen kursa gelmeyecek, gelen 3 gün sonra bırakacak." diyor mütemadiyen. O sesi susturup "Ben neler yapabilirim?" sorusuna odaklanmak istiyorum sadece. Sonuçtan değil, gidişattan puan alırım belki bu kez. Kafamdaki yapamazsın diyen sese inat yapmak istiyorum. İstediğimi elde etmek, edemesem bile elimden geleni yaptım diyebilmek istiyorum.

Kendi kendime takmaya çalıştığım ilk çelme değil bu kurs mevzusu. Daha önce de defalarca kez çelme taktım kendime. Üniversitede akademisyen olarak kalmak olan hayalimden daha ilk yıllarda vazgeçtim o aptal ses yüzünden. Sürekli yalakalık yapmadan, torpil olmadan, ya da derece yapmadan olmaz dedi o ses. 4 üzerinden 3,16 ortalama ile mezun olduğum halde şansımı bile denemedim. ALES sınavının zor olduğunu düşünüp girsem de çok yüksek puan alamam, hadi iyi puan aldım, yüksek lisansa başvursam da mülakatı var, ıvırı zıvırı var diye hep uzak durdum. Taa ki bu yıla kadar. Bu yıl ALES'e girdim ama kafamın içindeki o gerizekalı ses hâlâ "Başvursan da puanın düşük, üstelik  bu işler torpilsiz olmuyor. Başkası varken seni mi alacaklar?" diyor tüm uyuzluğu ile. Kulağımı tıkıyorum diyeceğim ama ne mümkün! Beynimi kemiriyor alttan alttan vıdı vıdı vıdı...  Ama boş veriyorum. Ben üstüme düşeni yapayım, şansımı deneyeyim de olmazsa "Denedim, olmadı." der yola devam ederim.

Bu kendi kendime çelme takma mevzusu o kadar derin ve geniş ki... Sayfalarca yazabilirim sanırım. Kökenine inersek özgüven sorunu olabilir gibi duruyor ilk bakışta ama tam öyle değil. Daha çok bir hayata güvenmeme sorunu. Çünkü ne zaman işler yolunda gitse hayat anında basıyor tekmeyi tokadı. Çelme taksa yine iyiydi dedirtiyor çoğu zaman. Tabi bu da hayattan ne beklediğimizle ilgili biraz. "Kötüyü düşünme, dillendirme, çağırma" diye boşuna denilmiyor tabi ki. "Hah şimdi kesin kötü bir şey olur." diye düşündükçe o kötüler de gelip bizi buluyor. Biz en baştan "İyisi beni bulmaz, kötüsü peşimi bırakmaz" diye yaklaşırsak her duruma olacağı belli tabi ki.

Bu yıl kendime koyduğum hedeflerden birisi kendime çelme atmamak, oltaya gelmemek, içimdeki o uyuz sese uyup yapacaklarımı denemeden bir köşeye atmamak. Şu satırları yazarken bile o gıcık ses: Çocukların ders programı o kadar karışık ki hepsi için uygun olan saati bulamayacaksın." diyerek taş koymaya çalışıyor yoluma. Bulacağım diyorum, bu kez de bel altı vuruyor: "Sanki daha önce denediklerin çok işe yaradı da bu kez yarayacak. Boşver işte kızım, öğrenmek isteyen her türlü öğrenir. Sen zorla öğretemezsin!" diyor. Hrrrrrrrr... Şu düşüncelerin zihnimden gelip geçmesi bile sinir ediyor beni. O sesi ve  tüm saçmalıklarını geri püskürtmek, kendimi motive etmek; geriye değil, ileriye bir adım atmak istiyorum kendim için. 

Umarım önümüzdeki hafta buraya olumlu şeyler yazabilirim.




11 yorum:

  1. Bilirim o sesi. Çok da iyi bilirim. Özgüven eksikliğinden değil. Ama kimin sesi onu tespit etmek faydalı olabilir. Ben de roman yazmaya başladığımda çok çelmeler taktı bana. Sen kimsin ki diyordu. Daha başka şeyler de diyordu. Bir türlü susmuyordu. Sonra bildim kimin sesi olduğunu. (spoiler vermeyeceğim.) hatta onun ağzından bizzat duydum aynısını hayretler ederek. demek eskinin değilmiş sadece güncelmiş de aynı zamanda dedim. bak sanki o zamandan beri pek sesi soluğu çıkmadı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belli birinin sesi değil aslında. Çünkü çok düşündüm geçmişte beni böyle işe yaramaz, beceriksiz hissettiren, yapamazsın ki, senden olmaz ki diyen birileri yok aslında. Başkasının sesi olsa kolay, kovarım gider ama ben hep kendi kendime atıyorum çelmeleri. İşler azcık dallanıp budaklanınca ya da zorlaşınca hemen kaçmak istiyorum. Kendimi zorlarsam stres yüzünden kontrolümü kaybedeceğimi düşünüyorum. Kendimi zorlamaktan korkuyorum. Ama içten içe de biliyorum daha iyisini yapmalıyım, yapabilirim. Kaçmak istemiyorum hayattan.

      Yıllardır hikaye yazıyorum. Yıllar önce başladığım hikayelerim var, bitirsem kitap olabilecek düzeyde ama o salak ses yüzünden bitirmiyorum. Ne zaman bir hikayeye başlasam aman yazıp bitiren ne olacak ki kim okuyacak, kim basacak senin hikayeni diyor o salak ses kafamın içinde. Bu blogu biraz da bu yüzden yazıyorum. Birileri okuyor işte!

      Sil
    2. joe daha hızlı davranmış aynısını diyecektim. çok mutlu olduğun anların ardından gelen başarısızlık ya da kötü şans anlarının en eskilerini hatırlayarak, bu olayları (neden mutluydun, birden o mutluluğa ot tıkayan - çelme takan - olay neydi, mutsuz olup demotive olduğunda neyden vaz geçtin?) yanyana yazarsan (hatırladığın en eski olaydan başlayarak son olaya dek hatırladığın herşeyi :) orada bazı örüntüler görebilirsin..
      Bende de çok oluyor ama ben de yakaladım kime ait o ses ;) ve diyorum artık "sen çık aradan bakiim" :))) güç kaybetti benimki de bayağı deşifre olunca.
      Ama bazen de "vazgeçme hakkı" da olmalı insanın yani "her tuttuğunu yakaladı" ne kadar gerçekçi? hem yüksek lisans hem çocuk hem iş hem eşlik hakikaten stres yaratacaktır ve belki de eskiden "doğru zaman" değildi, şimdidir o doğru zaman? :) bol şans!

      Sil
    3. Geçmişe bakmak canımı acıtıyor. Çok fazla irdeleyince hatırlamak istemediğim şeyleri de hatırlıyorum maalesef :( o yüzden sadece o sesin gerçekleri söylemediğini hatırlatıyorum sadece kendime. Nereden gelirse gelsin, neyden kaynaklanırsa kaynaklansın gerçek değil. Bunu hep aklımda tutmaya çalışarak kurtulmayı deniyorum o sesten.

      Sil
    4. en doğrusu <3 geçmişe değil geleceğe!

      Sil
  2. Metehan daha ilkokuldayken en çok sevdiğin şeyi bulmaya çalış, ona göre meslek seçersin oğlum diyordum. Bir gün "Ben arkadaşlarıma ders anlatmayı çok seviyorum öğrrtmen mi olsam anne" dedi. Okulda kal öğretim görevlisi ol o zaman oğlum dedim. Üniversite sınavına girerken kimle konuşsa öğretim görevlisi olmanın imkânsızlığından bahsetmiş çocuğuma, öyle yıkılmıştı ki bir gün. Dedim ki, denemeden bilemezsin, senin şansın vardır, önün açıktır, yola girmeden göremezsin. Okuluna gir, severek oku, güzel çalış, yolun önüne serilecektir. Belki düşündüğünden başkasını görürsün, belki hayalindekine ulaşırsın. Kendi yolunu tıkama yeter.

    Sana da dedim say :D

    Ben kırk yaşıma doğru girdim Ales'e . Bir de güzel puan almıştım. Hehehe. Sırf onu görmek bile mutlu etmişti beni :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neden hep olumsuzluklara odaklanıyoruz acaba? Hayalini anlatana neden "o çok zor, boşver, başka bişey ol" diyor ki insanlar?

      Sen ne kadar güzel destek olmuşsun, motive etmişsin Metehan'ı :) Ben de işte 35'te girdim Ales'e :)) Bakalım devamı gelecek mi :)

      Sil
  3. Genel olarak insanların özgüven sorunu olduğunu sanmıyorum. Kendimize çelme takmıyoruz bence. Çelmeyi takan çevre koşulları, içinde bulunduğumuz şartlar. Akademik kariyer mevzusunda yalakalık yapmadan, torpil olmadan olmaz bir realite. Kişiliğinizden ödün vermeden bazı şeyleri aşmak mümkün değil. Başarının paraya ve kariyere odaklandığı günümüzde sevdiği, istediği işi yapan kaç kişi var acaba? Hem para hem kariyer bir takım ayak oyunlarına ve yalakalık yapmaya endeksli bir hale geldi. Hiçbir meslek grubuna saygımız kalmadı bu yüzden. Sözgelimi hukuk dalında çalışmak, avukatlık, savcılık ya da hakimlik yapmak adaletin yerlerde süründüğü mevcut sistemde insanı ne kadar mutlu eder? Bu yüzden sistemde iyi insanlara çelme atanlar olduğu sürece suçu kendimizde aramamalıyız bence. Oturup kaderimize razı mı olmalıyız? Adaletin ve özgürlüğün olmadığı, gerçek demokrasiden yoksun toplumlarda insana başka bir çözüm yolu bırakmıyorlar ne yazık ki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız sistem konusunda Mr. Kaplan. Yine de kabullenip oturmak istemiyorum. Küçücük de olsa bir şeyleri değiştirmek, ayaklanır isyan etmek istiyorum. Belki büyük resmi değiştiremem ama içinde olduğum ufacık bir köşesini değiştirebilirim belki resmin diye umutlanmak istiyorum. Bakalım, belki olur bir şeyler :)

      Sil
  4. ya bu çok ilginç yaa, hırs yok sende o zaman, yani öğrenme, başarma, kendinle yarışma filan :) olma öyleee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de ne var biliyor musun Deep? Zora gelince kaçıyorum. Başkası görüyor potansiyelimi, benim için hedefler koyuyor, bana inisiyatif vermeye kalkıyor ve ben işte o kritik anda kaçıyorum. Yapabilirim sanıyorlar, bense yapmamayı, kaçmayı, zordan uzak durup kolaya kaçmayı seçiyorum. Sonra da sürekli ağlanıyorum neden hayatım böyle dümdüz diye. İşte tam olarak böyle!

      Sil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...