Salı, Kasım 16, 2021

İcat Çıkarma!

Sevgili Handan'ın blogunda görüp aldığım 2 kitaplık "İcat Çıkarma" serisinin ilk kitabını bitirdim. Biraz uzun sürdü bitirmem :D Aynı anda 2-3 kitap okuyunca böyle oluyor maalesef.

255 sayfalık kitabın yazarı Albert Jack, çevirmeni Murat Çetinbakış. Yazar bizi Peter Ustinov'un "Dünya infilak etse duyulan son şey bir uzmanın `Bu yapılamaz` diyen sesi olur." alıntısı ile karşılıyor ve ilerleyen sayfalarda da dünyayı değiştiren icatlar ilk kez ortaya çıktıklarında nasıl tepkilerle karşılaştıklarını gösteren alıntılara yer veriyor.

Kitapta bugün hayatımızın vazgeçilmezi(?!) olan bir çok yeniliğin nasıl ortaya çıktığı, kimin bulup kimin geliştirdiği anlatılıyor. İcatlar konusunda beni her zaman en çok şaşırtan şey birçoğunun son 100-150 yıl içinde gerçekleşmiş olması. Sanki onca yüzyıl sonra bir anda sihirli bir değnek değmiş insanlığa ve o andan itibaren teknolojik icatların ardı arkası gelmez olmuş.

Her icat ortalama 1-1,5 sayfa içinde anlatılmış, okunması kolay, kullanılan dil nüktedan, hikayeler eğlenceli. Okulda teneffüslerde ve boş derslerde okudum keyifle hatta bazı icatların hikayelerini öğrencilerimle paylaştım. 

Kitabın sonlarına doğru olan "Engellenen İcatlar: Gerçek mi Şehir Efsanesi mi?" isimli bölüm oldukça ilginç ama beklediğimden çok daha kısa. Bence bu bölümde daha bir sürü icat vardır anlatılabilinecek. 

İcatların ortaya çıkış anları kadar insanların gösterdikleri direnç de ilginç. Mesela İngiliz Kraliyet Cemiyet Başkanı, İngiliz matematikçi ve Fizikçi Lord Kelvin (William Thompson), 1895 yılında "Havadan ağır makinelerin uçması imkansızdır." demiş.  Yanıldığını söylemeye gerek yok bildiğimiz üzere :))) 

Sonuç olarak ben kitabı severek okudum. Bazı icatların hikayeleri o kadar ilginç ki karşıma çıkan herkese anlatasım geldi. Anlattım da :)) Bence tam çantayı atıp yolda falan okumalık bir kitap. Gönül rahatlığı ile tavsiye ediyorum :)



12 yorum:

  1. Bende de dedeciğimin İlk İcatlar Ansiklopedi'si diye 2 serilik kitap var. Tabi onlar bilgisayardan öncesine ait. Dediğin o kadar doğru ki sanki sihirli bir değnek değiyor ve siz artık hızlı ilerlemelisiniz deyip icatlar başlıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok merak ettim o ansiklopedileri. Bir bakayım, belki nette bulurum :)

      Sil
  2. Ne güzel anlatmışsın. Alıp okumak geldi hemen içimden. Büyüklerimizden çokça dyduğumuz "İcat Çıkarma" lafını yerle yeksan ettiği ortada. Emeğine yüreğine sağlık Manxcat :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğlenceli, ilginç bir kitap gerçekten. Çok teşekkürler :)

      Sil
  3. Bana tuhaf gelen bazı şeyler var Mrs. Kedi. Üç büyük dinin ortaya çıktığı çağlarda dünyanın tabak gibi düz olduğuna ve gökyüzünün Tanrı tarafından görünmez direklerle dünyamızı örttüğüne, güneşin ve diğer yıldızların, gezegenlerin dünyamızın etrafında döndüğüne inanılıyormuş! Kutsal kitapların tamamı bu doğrultuda yazılmış. Her işi yaratana bırakınca yaratıcılık olmamış asırlar boyunca. Ne zaman ki Katolik Kilisesine darbe vurulmuş ve arkasından Aydınlanma Çağı başlamış, o zaman keşifler, icatlar birbirini izlemiş.

    Yaratıcılık çok önemli. Lord Kelvin'in karizması fena çizilmiş:) İlk öğrendiğimde şaşırdığım diğer bir şey hava ve suyun yoğunlukları dışında aynı özelliklere sahip olması, ikisi de akışkan çünkü. Tonlarca ağırlığa sahip gemiler nasıl yüzebiliyorsa kocaman uçaklar da aynı prensiple uçabiliyor:) Biz üniversitede Fluid Mechanics diye bir ders almıştık. Akışkanlar Mekaniği. İnşaat Mühendisliğinin ülkemizde bilinen ilk amacı apartman dikmek. Oysa Civil Engineering kapsamında yok yok. Neredeyse bütün mühendislik dallarıyla ilişkisi var. Buna en güzel örnek, hâlâ yaşıyor mu bilmiyorum, Prof. Dr. Cahit Çıray bizim bölümden ayrılıp Havacılık Mühendisliğini kurmuştu biz öğrenciyken.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitapta Galilleo'dan da bahsediliyor Mr.Kaplan. O çağa kadar kiliseye karşı çıkıp dünyanın İncil'de yazılandan farklı olduğunu iddia edip de anında idam edilmeyen tek kişi Galileo. Papa onu seviyor. Engizisyon mahkemesinde yargılanıyor ama sadece fikirlerini ulu orta savunmaması tembihlenerek ev hapsine çarptırılıyor. 77 yaşında eceliyle ölüyor. O güne dek kiliseye karşı çıkıp İncil'i yalanlamasına rağmen en uzun süre yaşayan kişi diyebiliriz. Çok sonraları Galileo'nun itibarı kilise tarafından geri verilmiş bir nevi ve ve o zamanlar yasaklanan yazıları tekrar basılmaya başlanmış tabi.

      Özellikle Orta Çağ kilise baskısı ile bilimin her alanındaki gelişmelere ket vurulmaya çalışılırken sonrasında dediğiniz gibi bilimin ve icatların engellenemez yükselişi başlamış. İyi ki baskılara boyun eğmeyen insanlar var şu dünyada yoksa halimiz nice olurdu kim bilir.

      Sil
  4. oooo iyimiş, eğlenceli ise severek okurum ben de, thanx you :)

    son yazımda ağaç ev konusu kötülüğün kaynağına indim yine, yani istersen veya zamanın olursa, ilgini çekerse okursun belkiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğuşta nötrsek ve yaşadıkça "iyi" ve "kötü" öğretiliyor bize, kim karar verdi "iyi" ne "kötü" ne? İlk insanın koyduğu kurallar mı geçerli? Dinsel mevzular, dini kitaplar falan gibi cevapları kabul etmiyorum çünkü dinlere inanmıyorum. "İyi" ve "kötü" kavramı senin de yazının sonunda bahsettiğin örnekteki gibi toplumdan topluma değişiyor.

      Sil
    2. Deep'in yazısında geçen "Urartularda çocuk kurban etmek normaldi" sizi bir ölçüde haklı çıkarıyor Mrs. Kedi:) Hani kime göre neye göre kötü diyorsunuz ya. Demek ki o kültürde çocuk kurban etmek belli bir inanışa göre kötü bir şey değil hatta iyi bir şey de denilebilir. Ben evrensel ahlâk demiştim bu yüzden. Ahlâk anlayışı zamana, coğrafyaya ve kültüre göre değişebilir. Gelecekte yeni bir Tanrı ortaya çıkar ya da tahmin edemeyeceğim başka bir nedenle çocukların kurban edilmesini salık verir mi acaba? Haklısınız iyi ne kötü ne? İyiyi bir tarafa bırakalım. Kötü ne? Kötü birine isteyerek zarar vermek dedik. Sigaranın zararlı olduğun bildiğim halde size sigara tutuyorsam bu bir kötülük. Ancak sigaranın insana zarar verdiğine inanmıyorsam bu kötülük değil. O yüzden bilerek, isteyerek bir canlıya zarar vermek dedim. Urartılar'a döneyim. İnsanlar çocuklarını kurban etmeyi inançları gereği zorunlu görmüşler demek ki. Bütün toplum buna gerçekten inanmış. O zaman buna da kötülük diyemeyiz belki. Öyle ki günümüzde rüyasında Peygamberi görüp çocuğunu kesmeye kalkan meczupları da duyduk. Bu insanların beyni yıkanmış, iyiyle kötüyü ayıramıyorlar. O zaman onlara cahil diyebiliriz belki ama kötü diyemeyiz çünkü yaptığı işi kötülük olarak görmüyor. Buradan şu sonuca varmak mümkün. Kötüyü ayırt etmek için önce cehaletin ortadan kalkması gerekir. Eğitimli toplumlarda kötü şudur deyince kime göre, neye göre sorunu ortadan kalkmış olur belki. Eğitim derken gerçek eğitimden bahsettiğimi anlamışsınızdır sanırım. Yoksa Burhan Kuzu gibi anayasa hukuk profesörlerinden bahsetmiyorum:)

      Sil
    3. Tam olarak birbirimizi anladık ve aynı noktada buluştuk Mr. Kaplan şimdi. Toplumdan topluma, devirden devşre değişen kavramlara aşırı anlamlar yükleyip her şeyi insan yapımı yapay kavramlarla değerlendiriyoruz. Bu gerçekten çok ilginç. Toplum denen şey acayip bir ruh emici canavar gibi geliyor gözüme bazen. Herkesi avucunun içine alıp istediği gibi oynatıyor. Farklı coğrafyalarda farklı kılıklara bürünüyor, oyunun kuralını canı istediği gibi değiştiriyor. Böyle düşündüğüm için hep topluma zıt gitmek istiyorum sanırım.

      Sil
  5. İlgimi çekti, belki bende alırım diyemedim çünkü dün sipariş verdim bir koli kitap ve iflastayım. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar tanıdık bir durum ki :) Ben sırf bu sebeple kitap inceleme bloglarını takip etmekten kaşınıyorum çoğu zaman. Çünkü okuyunca merak edip almak istiyorum ben de :D

      Sil

Hayat'ın yeni çelmeleri...

Dün sabah okulda rahatsızlandım, 2 kez kustum ve midem delinircesine ağrımaya başladı. Evrim beni okuldan alıp acile götürdü. Bağırsak filmi...