Çarşamba, Mart 02, 2022

Hayatı Paylaşmak ve Köfteli Çorba

Hayat zor mu yoksa onu zorlaştıran biz miyiz emin değilim. Tek bildiğim herkesin hayata bakışı farklı ve bu farklar işi biraz çetrefilli hâle getirebiliyor bazen. 

Peki n'apalım?

Konuşalım!

Biz Evrim'le ilişkimizin ilk yıllarında saatlerce bıkıp usanmadan sohbet eder. En ufak zerremize kadar birbirimizi tanımaya anlamaya çalışırdık. Tanıştığımız gece gün ışıyana dek  konuşmuştuk :) 



Zorlu geçen son 2-3 yılda pek konuşmadık. Bunun sebebi biraz Evrim biraz bendim. Evrim'in vardiyalı çalışması, sürekli değişen uyku döngüsü, iş dışı zamanda uyumak ve kendine zaman ayırmak istemesi ile benim ve Arya'nın ihtiyaçları sürekli ters düştü. Bu süreçte her konuşmamız kavgaya dönmeye başladığı için bir noktadan sonra konuşmaz olduk. Eskiden birlikte vakit geçirmeye bayılır, beraber oyun oynar, film izler, kendi öykülerimizi ve senaryolarımızı birbirimize anlatıp fikir alışverişi yapar, her seferinde bir adım ileri gitmiş ve birlikte büyümüş olurduk. Ama dedim ya işler bir noktada sekteye uğradı. 

"Günaydın, geldin mi, çıkıyor musun, iyi geceler" gibi cümleler hariç hiç konuşmadan geçen günlerimiz hatta belki de aylarımız oldu. Ne zaman oturup konuşsak kavgaya dönüştüğü için bir noktada durup "Olmuyor işte! Ayrılalım!" dediğimiz de oldu hatta. İşte o noktadan sonra bir şeylerin değişeceği kesindi. 

Ayrılığı kafamızda iyice ölçüp biçerken sakinleştik ve kavga etmez olduk. Evdeki her şeyi ayrılırsak nasıl olacaksa öyle yapmaya başladık. Bu süreçte ikimiz de kendi planlarımızı yaparken diğerine haber verdik ki planlarımız çakışmasın, Arya açıkta kalmasın. Evdeki işlere gelince, herkes kendi işini halletmeye başladı. Ortak sorumluluklar konusunda da daha dikkatliydik ki olası bir kavga çıkmasın. Hâl böyle olunca her şey planlı programlı tıkır tıkır ilerlemeye başladı. Ortada kavga edip sinirlenecek bir şey kalmayınca ikimiz de rahatladık. Oturup bir kez daha konuştuk ve uzun zaman sonra ilk kez kavga etmeden birbirimizi dinlemeyi başardık. 

Benim Evrim'den beklediğim bir çok şey için Evrim, "Ben 12 saat çalışıyorum. Gecem-gündüzüm birbirine giriyor vardiyalar yüzünden." diyerek karşılık veriyordu. İyi de ben de çalışıyorum ve yapılması gereken her şeyin bana kalması, Arya'nın tüm sorumluluğunun bende olması, ben uyanıkken Evrim'in uyuması, ben uyuyacağım zaman onun kalkması gibi şeyler beni çileden çıkarıyordu. 

Erkeğin dışarıda çalışıp tüm ekonomik getiriyi sağladığı, kadının da evin tüm işini yüklendiği bir düzende belki kadın ev işlerini paylaşalım ya da bana zaman ayır demez/diyemez. Ama o koşullarda bile çocukla ilgili sorumluluklar mutlaka paylaşılmalı. Bizim gibi her iki tarafın da çalıştığı çiftler de ise durum çok başka. Eğer ben çalışıp bu aileye katkı sağlıyorsam evdeki işlerin de paylaşılması gerekiyor. Durum gayet net. Çocukla ilgili sorumluluklara tekrar değinmiyorum bile. 



Sorunlar sadece ev işleri değildi tabi ki. Kendimize ve birbirimize ayıracağımız zaman da çok önemliydi. İşten gelip boş evde saatlerce oyun oynayıp dizi/film izleyip benim ve Arya'nın eve gelip ailecek vakit geçireceğimiz anlarda ben uyuyacağım demek de kabul edilebilir gelmiyordu bana pek. 

Düzgün bir aile hayatı için planlı programlı olmak çok önemli. Tabi ki herkes uykusunu almak, kendine vakit ayırmak, kendi istediği şeyleri istediği zamanda yapmak ister. Bekarsanız istediğinizi istediğiniz saatte yapın. Ama evli ve çocuklu iseniz maalesef öyle bir lüksünüz yok. 

Evlilik = Sorumluluk 


Evrim'le bu konuda uzlaşmaya varınca haftalık olarak plan yapmaya başladık. Plana sadık kalınca kavga gürültüye sebep olacak sıkıntılar ortadan kalktı ve biz uzun zaman sonra birbirimize zaman ayırmaya, eskisi gibi başbaşa bir şeyler yapmaya başladık. Birlikte vakit geçirirken ne kadar eğlendiğimizi yaşayarak hatırlamak ikimize de iyi geldi. Modumuz değişti, gözümüzde büyüyen işler kolaylaştı, sorunlar kendiliğinden çözülmeye başladı. Bu süreçte Arya'nın büyümesi, kendi başının çaresine bakabilir hâle gelme ile bize bağımlılık halinin giderek azalması da çok etkili oldu. 

Kısacası birbirimizi dinleyip savunmaya geçmek ya da karşı saldırı yapmak yerine anlamaya çalışınca ortak paydada buluşmamız çok uzun sürmedi. Tüm problemler çözüldü mü? Hayır. Şimdilik yolunda giden şeyler yine sekteye uğrayabilir mi? Evet. Ama artık en azından yapmamız gereken ilk şeyin oturup sakince konuşmak ve birbirimizi anlamaya çalışmak olduğunu biliyoruz.

Hayatı paylaşmak zor ama başarınca bir o kadar da keyifli oluyor :) 

Yazımı bitirirken günün çorbasını da şuraya bırakayım :) Tarifini de yazacaktım ama yazı umduğumdan çok daha uzun olduğu için vazgeçtim :D






19 yorum:

  1. Sanırım genelde benzer durumlar var bir çok ailde. Ne zaman boşanma lafı gündeme gelse bir toparlanma hali oluyor. Ama illa o seviyeye kadar geliyor. Asıl problem işte burada ve bence o laf mevzu bahis olduktan sonra yapılan her şey bence başa, başlanılan yere geri dönecektir. Umarım benim tezim yanlıştır:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizimkisi boşanmamamak için düzelmekten biraz farklı aslında. Biz eğer anlaşamayacaksak boşanmanın gayet normal olduğunu kabullendik ilk aşamada. Ardından da boşanırsak yapmamız gerekecek her şeyi boşanmadan yapmaya başladık. Herkes sanki ayrılmışçasına kendine düşen sorumlulukları yerine getirdi bu süreçte. Yapılabilir olduğunu görünce ve aramızdaki iletişimi yeniden sağlayınca sorunlar ortadan kalktı kendiliğinden :) Kısacası ortada sevgi ve saygı varsa iletişim ile aşılabilir çoğu sorun bence :)

      Sil
  2. Aynı durumları yaşayarak beraber büyüdük bizde biraz sabır hoşgörü görmemezlik ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İletişimin yanında sabır ve hoşgörü de olmazsa olmazlardan tabi ki :)

      Sil
  3. Söylediklerinde çok haklısın, evlilik sorumluluktur ve tek tarafa yüklenemez.
    İletişim çok önemli ve bizim de konuştuğumuz söylenemez. Ne zaman ciddi bir konu açacak olsam gözünü ekrandan ya da oyunundan alıp dinleme zahmetine pek girmez benimki. Söyleyeceklerim de içimde kalıyor genelde. Hiç kavga etmeyiz çünkü ben kafamın içinde yapıyorum tüm kavgalarımı. Ben de beklentilerimden kurtulmayı öğrendiğimden beri takmıyorum artık çoğu şeyi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mektup yazmayı denedin mi hiç? Ben konuşamayıp derdimi anlatamayınca mektup yazıyorum Evrim'e. Görmezden gelmek işi daha beter hâle getirebilir çünkü görmezden gelir gibi yapsak da içimizde öfke birikiyor ve olmadık bir yerde ölçüsüz patlamaya sebep olabiliyor.

      Sil
    2. Denemedim, ama mesaj atıyorum bazen telefondan. Derdimi daha iyi anlatıyorum o zaman. 😅 Görmezden gelmek değil de umursamıyorum artık bazı şeyleri. :))

      Sil
  4. Tarifi biz sonra alalım ama yine de bu arada değişik çorba tariflerine çok ihtiyacım var.

    Karikatür tam olarak onikiden vuruyor bence konuyu, yazıdaki herşeye de yürekten katıldım.

    Bi orutup konuşsak aslında hallolmayacak şey yokta işte neyse...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarifi yazayım ilk fırsatta :)
      Oturup sakin dakin konuşmak önemli :)

      Sil
  5. Hayatı paylaşmak... paylaşacak birini bulmak ne güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paylaşmayı başarmak zor ama olunca güzel tabi :)

      Sil
  6. Karikatürler ve çorba fotoğrafı muhteşemdi :))
    Eee ne demiş atalarımız, insanlar konuşa konuşa.... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çorba daha iyi olabilirmiş içindeki yubalamalar hamur hamur kalmış maalesef. Az mı pişirdim, çok mu bilemediğim için çözüm de üretemedim :(

      Sil
  7. Hayatta bir sevmek var, bir de aşkla sevmek. Aşkla sevmek denen şeyin de evlilik kurumu içinde bazı sendromları vardır, yaşayanlar bilirler. Ya gülü seven dikenine katlanır, gülü sevmeyen de konformist ve sükunetli bir hayata razı gelir:) Meselenin özü de farkındalıktır!

    Ve ne demiştim bir yazıda:)

    "Varsın istekler, çelişkiler, kavgalar, dövüşler olsun... Zaten stabil, sorunsuz, karmaşasız bir de isteksiz ve beklentisiz olsaydı ilişkiler, keyfi de olmazdı. Konformizmin uyuşukluğunda neye benzerdi ki?"

    Yolunuz açık, mutluluğunuz daim olsun:)

    Evrim güzel bir adam, Sen de güzel bir kadın, güzel bir annesin:)

    Bir de not: İki farklı vardiyada gece ve gündüz çalışmak zordur, bünye ritmini şaşırır.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler Sevgili Buraneros :) Zor gerçekten vardiyalı çalışmak ve gündelik hayata uyum sağlamak. Denge tutturmak için planlı olmak gerekiyor. Plan yapınca işler kolaylaşıyor, hem dinlenip hem de birbirimizle vakit geçirebiliyoruz :)

      Sil
  8. terbiyeli sulu köfte galiba o yemek, en sevdiklerimden, bak ben de brookoli çorbasını yaptım yazdım dün :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Az önce yorum yazdım senin çorbaya. Bu, anakızlının et yerine köfteli versiyonuydı ama yuvalamalar düzgün pişmediği için sonuç pek başarılı olmadı :(

      Sil
    2. hımm bilmiyom bunu yapayım, brokoli çorbası öyle lezzetli oldu ki, ancak tarhana çorbası yarışabilir bununla :) bir kere denedim daha önce unsuz, o zaman da iyiydi ama daha sulu ve hafifti, bu tarif çok daha iyi oldu, dediğin kızartmalıyı bilmiyom, bakarım denerim :)

      Sil
  9. Bazı şeyler hiç ummadığımız şeylerde rayına oturuyor değil mi?

    YanıtlaSil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...