Çarşamba, Eylül 22, 2021

Aşk Mektubu

 Canım Ceren'im yazmış ilk aşk mektubunu, siz de yazın demiş. O der de ben yazmam mı?


Kendime Mektup:


Sevgili Kendim,

Sana o kadar kızgınım ki... Kendi değerini bilmediğin için, kendini sevilmeye değer gör(e)mediğin için, seni seveni salak sanıp adeta sevmeyin beni diye çırpındığın için... Sevildikçe hırçınlaşıyor, sevilmeyince de "Bak, gördün mü? Kim niye sevsin seni?" diyerek haklı(?) çıktığını kanıtlamaya çalışıyorsun.

Hadi gel uzan şu koltuğa, dönelim çocukluğuna... 

"Annen genç kızlığında o kadar güzeldi ki bir bakan bir daha dönüp bakardı." 

"Annen prensesler gibiydi, inceydi, kibardı, alımlıydı. "

"Baban 3 ay kapılarda yattı annenin aşkından."

"Annen çok başkaydı. Sen hiç annene benzemiyorsun."

Tüm bunları söyleyenler en yakınlarındı. Annen bile durup karşı çıkmıyordu bu sözlere. Annen seni değil, seni sakınması gereken kişileri tercih ediyordu her defasında. Canın nasıl acıyor görmüyordu. Derdin güzellik değil de sakınıp sakınılmamak, savunulmamaktı. Sırf bu yüzden kendince yarışa girdin annenle ama yetmedi kazandığın zaferler. Zaten kazandıkların zafer miydi yoksa kaybettiklerin çok daha mı büyüktü tartışılır. Kocaman bir ateş yanıyordu içinde, hoşlandığın çocuklar da bir bir körükle gittiler bu ateşe:

"Rüya, ben seni sadece arkadaş olarak görüyorum."

"Rüya, ben sana hiç farklı bir gözle bakmadım."

"Rüya sen çok iyi bir arkadaşsın ama..."

Kim bilir kaç kez duydun değil mi bu cümleleri? Kaç kez tuz buz oldu kalbin? Ama şaşırmadın çoğu kez, annen bile seni seçmezken bir başkası neden seçsindi değil mi? Sonra biri seni seçti. En olmayacak kişi olması engellemedi seni. Denize düşüp yılana sarıldığını biliyordun içten içe ama yine de görmezden gelip kandırdın kendini, istedin ki birileri sarsın kanayan yaralarını. Bir süreliğine iyi geldi sarılıp sarmalanmak, "Sen annenden daha güzelsin, daha akıllısın, daha özelsin" sözlerini duymak... Ama acı gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır maalesef. 

Tüm olanlara rağmen yine de düştüğün yerden kalkmayı bildin sen. Biliyorum hâlâ kızgınsın annene ve bir parça sevgi için o hâle düşmene sebep olan herkese. Ama artık annesiyle aşık atmaya çalışan o küçük kız çocuğu değilsin! Büyüdün. Gerçek sevgiyi tattın, sevdin, sevildin, anne oldun. Üstelik pek de fena değilsin bu annelik işinde. Yanlışların olsa da doğruların azımsanamayacak kadar çok aslında. Bu yüzden seviyorum ve takdir ediyorum seni kendim. Seni seviyorum çünkü tüm yaralarına ve yalnızlığına rağmen hayata tutundun, yepyeni bir hayat kurdun kendine. Sevgi dolu bir kızın var şimdi. Yıllarca sahip olamadığın tüm sevginin kat kat fazlası mevcut onun benliğinde. 

Sana kızıp durduğum için özür dilerim ama hadi sen de bir an önce kabullen artık sevilmeye değer olduğunu ve gerçekten çok sevildiğini. Bırak da iyileşsin şu yaraların gerçek sevgiyle.





Sevgili Momentos sayesinde tanıştım Ceren Türkmenoğlu ile. 
İsmini okur okumaz seveceğim içime doğmuştu zaten :)


Kendimden Kendime Cevap Mektubu:

Sevgili Kendim,

Bazı şeyleri içten içe bilsem de dışarıdan duymam gerekiyor bazen. Söylediklerinin gerçek olduğunu adım kadar iyi biliyorum ama yine de hissiyatımı değiştirmek o kadar kolay değil. Biliyorum gerçekten sevildiğimi ama yıllarca şüpheyle, ufacık bir sevgi kırıntısının peşinde oradan oraya sürüklendikten sonra kolay değil sevilmeye layık olduğumu kabullenmek. Beni sevende kesin sorun var diye düşünüyorum maalesef ister istemez, "Gerçek beni görmüyorsun, görsen sevmezsin." diyorum hiç düşünmeden önüme gelene. "Bende bir sorun var, beni sevemezsin. Eğer seviyorsan da sende bir sorun var, normal olamazsın." diyorum insanlara neredeyse alenen. Aslında bu bir çeşit savunma mekanizması. Sevilmeme ihtimalimi en baştan kabul ediyorum ki sonradan canım acımasın. Ama inatla seviyor işte eşim, kızım, ailem, arkadaşlarım... Umarım bu sevgiyi kabullenmeyi öğreneceğim zamanla. Deniyorum. 

Mektuplaşmaya devam edelim Sevgili Kendim. Yazdıkça kendimi daha iyi hissediyorum.

Şimdilik Hoşçakal...

8 yorum:

  1. Güne şahsım açısından mükemmel başlamak budur işte:) Kasıldım biraz tabii ki, bir kalbi yazılarından da olsa tanıyabildiğim için; "ben bilirim kalbi güzel, ve farkında insanı işte!" diyerek kendi kendime hava bile attım:) Tümüyle, ilk harfinden son harfine kadar gülümseyerek okudum, gözümün ucunda ince bir yağmur bulutu oluştu biliyorum ama orada kaldı, yere düşürmedim, onu fark ettiğimde dedim hayat sen ne güzelsin, bulutun ardında saklarsın hep güneşi. Bir de dedim ki şu yeryüzündeki en güzel şeydir duygu, bir de iyi ki ilk öğrendiğim dil duyguca oldu da dedim:) Şimdi bir filtre kahve yapma, ekran karşısına yeniden kurulma, işi kenara itme ve bir kez daha, bu şahene farkındalığın ve derin ve sıcacık akan duyguların dile getirildiği şahane yazının keyfini çıkarma vakti:)

    Çoooooooooookkkkkkkkkkkkkkkkk teşekkür ederim sana; Sevgili Kuyruksuz Kedi.:) Şahanesin... ne diyeyim:) Soluksuz kaybolunca yazında, şimdi, dinlemediğim müziklerinin de tadını bir çıkarayım bari:) Bir de kocaman kocaman alkışlar sana, çoooookkkkkk kocaman ama:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Buraneros, birini tanımak için illa ki görmek gerekmez, bazen sadece duymak (okumak) yeter tanımak için değil mi :)

      Zaman zaman merak ederim, eğer annemin rahatsızlığı olmasaydı, beni rakibi gibi görmek yerine kızı olduğumu kabullenseydi... "Aaa uğraşmayın bakayım benim kızımla, o beni fersah fersah geçer, geçecek. Anasının kızı o, tabi ki benziyor bana. Göremiyorsanız eğer benzerliği, bu sizin sorununuz." deseydi, neler farklı olurdu acaba bugün hayatımda?

      Dezavantajları avantaja çevirmek gerek. Hayat limon veriyorsa seve seve limonata yapmak gerek değil mi? Annemden aldığım limonlarla kızıma limonata yapıyorum şimdi. O da her kız çocuğu gibi hem bana özenip benim gibi olmak hem de beni kıskanıp benden daha iyi olmak istiyor. Benzerliklerimizi sevinçle paylaşıyor, benden iyi olan yanlarını gururla övüyorum. Onun sevgi kapasitesi sonsuz, tam bir sevgi kelebeği; onun pozitif enerjisi hiç tükenmiyor. Özgüveni ve neşesiyle beni şimdiden üçe beşe değil yüze kaplıyor. Tüm bunları düşününce iyi hissediyorum kendimi :)

      Güzel sözlerininiz için çok teşekkürler :)

      Sil
  2. Bu güzel bir hesaplaşma mektubu olmuş. Epey sağlam! Çünkü kolay değildir kendine yumruk atmak, aynada bakıp bakıp bağırmak.
    Seni tanıdığımdan beri bu işi çok iyi yaptığının farkındayım.

    Ama.. ama ben artık biraz daha aşk dolu kelimeler bekliyorum. Seranadlar yapılsın pencere altlarında, yere düşürdüğü mendil alıp koklanılsın, gözünden düşen bir damla yaş saklansın gözyaşı şişesinde ve uçuşan saçların arasında kaybolsun koklarken yüzü sevgilinin :)))

    <3 <3 <3 <3 <3 <3 <3 <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir dahaki mektup tam da dediğin gibi olsun o zaman Momentos'um. Önce örümcek ağlarını temizlemek lazım, kalbimizi süslemek, yeni benliğimizi giyinip kuşanmak için :)

      Sil
  3. Seni çoooook seviyorum!
    iyi ki hayatıma girmişsin dediğim çok oluyor biliyorsun. Sen de sev kendini. Çünkü seni annenle kıyaslayanların ayıbı, senin hatan değil. Bazı insanlar kazma işte, onlara böyle ergen tipi havalı bir göz devirmek ve saçı şöyle bi arkaya atıp "hıh" deyip geçmek lazım.
    Bu mektupları ara ara yazıcaz kendimize söz mü :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah sen olmasan o derin kuyuların dibine inemezdim ki ben. İçten içe bilsem de gidip kazamazdım en derin yaraları <3 <3 <3 Ben seni ne çok seviyorum anlatmaya sözler yetmez. Her koşulda, her anda, her yerde seviyorum ben seni candan ötem <3 Kıyaslayanlar değil de o kıyasa alenen izin verilmesi, kimsenin dur dememesi, yangına körükle gidilmesi... Evrim'e bunları anlatınca ne diyor biliyor musun?

      "Boşversene! İyi ki annene benzemiyorsun, annen pek öyle hoş bir kadın değilmiş. Ben de seni zeki sanmıştım, nasıl göremedin sen bunu?"

      Güleyim ağlayayım mı ben şu halime :)))))

      Sil
  4. Bu kadar içten nasıl yazabiliyorsunuz? Çocukluğunuzun anne figürü ne kadar iç burkucu. Çevrenin üzerinize karabasan gibi çöken etkileri... Yaşadığınız hayal kırıklıkları. Bir süre sonra yeşeren umutlar. Kendine geliş, kendini sevmeye başlama. Fakat yine de geçmişi söküp atamamak. Mücadele, sevginin iyileştirici özelliğini keşfetme. Gücünün farkına varma ve yeniden doğuş. Bütün yaşadığın bu süreçlerde haksızlık ederek boş yere kendini hırpaladığının farkına varış.

    Yaşam nedir sence Mrs. Kedi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşam bunların toplamı sanırım Mr Kaplan :) İçimden geldiği gibi sansürsüz, durmaksızın yazıyorum sadece :)

      Sil

Kısacık da olsa gitmek...

Gittim. Döndüm. Bugün kısacık bir doğa gezisi yaptık sonunda. Sonbaharın renklerini ucundan yakaladık. Gittiğimiz mekanın adı "Odun Ate...