Sevgili Buraneros'un blogunda okuyup merak ettiğim Doppler ile şahsen tanıştım :) Buraneros gibi anlatmam mümkün değil ama ben de elimden geldiğince bahsetmek istedim bu kitaptan :)
Doppler, 3 kitaplık bir serinin ilk kitabı. İsmini hikayenin baş kahramanından alıyor kitap. Doppler, evli ve iki çocuklu sıradan bir şehir insanıyken bir gün bisikletten düşmesi sonucunda ansızın her şeyi bırakıp ormanda yaşamaya karar veriyor. Bir süre sonra açlıktan avladığı bir geyiğin yavrusu da ona katılıyor. Aralarında dostluk diyebileceğimiz bir tür ilişki gelişiyor zamanla. Doppler, geyiğe Bongo ismini veriyor.
Yer yer çok gıcık olmakla beraber yer yer de çok kıskandım Doppler'i. Onun yerinde olmak, ormanda yaşamak, bir geyikle arkadaşlık etmek çok cazip geldi. Üstelik onun ormana kaçış sebebini de anlayabiliyorum. Doppler'in eşi olsaydım onunla çadıra taşınmak isterdim ama muhtemelen Doppler bundan pek hoşnut olmazdı :)) Ama n'apalım hayatta her zaman kendi istediğimiz olmuyor maalesef :D Gerçi dürüst olmam gerekirse bu kitabın herhangi bir kahramanı olacaksam Doppler'in eşi değil aksine Doppler'in taa kendisi olurum :D
Kitapta okurken altını çizdiğim bazı kısımları paylaşmak istiyorum.
"İnsanların arasına karışmak başını belaya sokmak demek."
"Bütün bu başarıların arasında yıllarca dolanıp durdum. Başarılarla yattım, başarılarla kalktım. Başarılarla uyudum. Başarı soludum ve yavaş yavaş yaşamımı yitirdim."
"Yalnız doğar, yalnız ölürüz. Buna bir an evvel alışmak lazım. Yalnızlık yapının temeli. Yani taşıyıcı kolonun ta kendisi, insan başkalarıyla bir arada yaşayabilir, ancak "bir arada" demek, kural gereği yan yana olmak anlamına gelir. Bu da iyi sayılır. İnsanlar yan yana yaşar, şanslarının yaver gittikleri anlarda belki bir arada bile olabilirler."
"Ben de herkes gibi çalışması için ara sıra doğru bir şekilde yağlanması gereken bir makineyim."
"... tarihin belli bir noktasında doğmuş olmanın sonucuna katlanan diğer milyonlarca normal genç kadar normal biri olduğuna inanıyorum."
"Sen mevcut düzenin gerçek bir hamisiyken, ben halk düşmanıyım. Sen konuşmak istiyorsun, bense yıkmak istiyorum. Sen her şeyin olduğu gibi kalmasını isterken ben her şeyin son bulmasını istiyorum. Senin köpeğin, benimse geyiğim var. Sen satın almayı seviyorsun, bense takastan yanayım."
"Sürekli bir şeyler yapmak ya da yapacak bir şeyler icat etmek zorunda olduğumuz fikri içimize işlemiş. İnsanın bir meşguliyetinin olması iyi bir şey uğraştığımız şey çok aptalca olsa bile. Ne pahasına olursa olsun sıkılmak istemiyoruz ancak ben sıkılmaktan hoşlandığımı fark ettim. Sıkıntının hakkı yeniliyor. Gregus'a planımın mutlu olana dek sıkılmak olduğunu söylüyorum. Sıkıntının ötesinde tatmine benzer bir şeyin olduğuna şüphem yok."
"Birkaç parça kıyafetin ve eşyanın bu derece büyük bir anlam taşıdığını görmek şaşırtıcı. Doğru zamanda yeni bir eşya fark yaratıyor."
"Anlam ve birlikteliğe dair kırılgan yanılsamada delik açmaya yeltenen halk düşmanları, akıllarını başlarına toplasınlar diye anında yollanıyorlar. Mesela denizlere ya da dağlara sepetleniyor ya da üzerine bir kapı kapanıveriyor ya da benim durumumda olduğu gibi ormana yollanıyor. Bu, ödül hissi de uyandıran kurnazca bir ceza."
"Aslında doğru ya da yanlış diye bir şey yok. Mesele kim olduğun ve ne zaman olduğun."
"Ortada hayatı boyunca dünyevi şeyler toplayıp durmuş, düzeni korumuş zavallı bir sağcı vatandaş var ve birdenbire dağılıveriyor; hiç kimse durumunu anlayıp on yardım etmiyor. Uzun bir yaşamdan sonra gençliğine dönmek gibi bir şey bu. İnsan birdenbire kendini tanıyamaz oluyor. Beden kendini yabancı ve korkmuş hissediyor. Alışkın olduğun o hâl ve sahip oldukların birden itici gelmeye başlıyor ama öyle zırt diye başka biri de olamıyorsun; çoktan iş işten geçmiş sandığından da fazla. Allahın cezası iş işten geçmiş."
"Paranın her kapıyı açmasına alışmış; paranın kapıları kapattığını tecrübe edince, dünyanın başa çıkamadığı bir şekilde ona karşı olduğunu sanıyor."
"Yalan nadiren kullanılan muhteşem bir araç aslında. İnsanın söylediğiyle kast ettiği şey bambaşka. Fevkâlede."
"Kızların sorunu bu işte: Nerede durduklarını kestirmek mümkün değil. Uzun süre sorun olmayan bir şey birdenbire yanlış oluyor. Hem de zırt diye."
"Orman hem veriyor hem alıyor. Ona gelenleri de kendine benzetiyor. Ben orman olmak üzereyim, ormanın ta kendisiyim."
"...Bildiğim tek şey, harekete geçmemiz gerektiği çünkü orman bize sesleniyor."
"...Bu hayatın dışında başka hayatlar da var."
"Hangi başka hayat?"
"İşte tam da bunu keşfedeceğim. Cevabı bulduğumda sana da söylerim."
...
Biliyorum birazcık (?) uzun oldu ama buna rağmen yılmadan okuduğunuz için çok teşekkürler :)