Salı, Kasım 16, 2021

Ağaç Ev Sohbetleri #117

Bu hafta konu Mr. Kaplan'dan geliyor:

"Kötülüğün kaynağı nedir? Size bilerek kötülük yapan birine tavrınız ne olur?" 

Kötülüğün kaynağı insandır. Yaradılışımızdan kaynaklı yaptıklarımız. Aslında kötülük denen şeyin ne olduğunu net olarak tanımlamak mümkün mü emin değilim. "İyi" ve "kötü" bence tamamen yapay kavramlar. Kime göre, neye göre karar veriliyor? Canlı yaşamına kasteden ve temel insan haklarına aykırı olan durumlar haricinde yapılan iyi ve kötü tanımlaması muğlak bence. Duruma göre değişir. Duruma göre değişiyorsa kararı kim veriyor? 

Kötülüğün kaynağı yaradılışımız dedim yukarıda. Peki neden bazılarımız daha kötü(?), bazılarımız daha iyi(?)? Bu noktada çevre ve yaşantılar giriyor işin içine. Bazıları şanslı, içine doğdukları hayat onları iyiye sevk ediyor ya da hayatta kalmak için kötülüğe bulaşmalarına gerek kalmıyor. Ama bazıları o kadar şanslı değil. İçine doğdukları ortam, çevrelerindeki insanlar ve yaşantıları onları toplumun "kötü" olarak nitelendirdiği şeyleri yapmaya itiyor. 

Biri bana bilerek kötülük yaptığında ne yapacağıma gelince... Zor bir soru. Açıkça söylüyorum aynı şekilde karşılık verme iç güdüm ağır basarsa ben de "kötülük" yapabilirim. Ama bu koşullarda kendimi haklı göreceğimi ve yaptığımı "kötülük" olarak değerlendirmeyeceğimi belirteyim. Bu kötülükten çok kötülüğe verilen bir karşılık olur. Baştan da söylediğim gibi bence iyilik ve kötülük oldukça muğlak ve öznel kavramlar. 

Mr. Kaplan'ın yazısına yaptığım yorumun bir bölümünü buraya taşımak istiyorum. Bazı durumlarda yapılan şeyin mutlaka somut karşılığı olmalı. Yoksa isteyen istediği gibi elini kolunu sallayarak istediğini yapar istediği kişiye. Hatta bazı konularda o kadar sert ki fikirlerim, cani olduğumu düşünebilirsiniz. Misal tecavüze uğrayan kadınlara kesinlikle tecavüzcüsünü istediği gibi kesip parçalama hakkı verilmeli diye düşünüyorum. Ya da küçücük yaşta çocukları kaçırıp türlü sapkınlıktan sonra öldürüp cesedini oraya buraya saklayanları o çocuğun ailesi linç edebilmeli mesela. Kanundu, hukuktu, mahkemeydi falan çok boş bazı durumlar söz konusu olduğunda. Bazı net kötülükler karşısında verilen hiçbir ceza insanın içini soğutmaya yetmez.

Gündelik hayatta yapılan çok daha önemsiz ufak tefek(?) kötülükler içinde hiç enerjimi harcamam döner sırtımı görmezden gelirim yapan kişiyi. Ama tabi arkadaşlarımla da oturup konuşurum bana yapılan kötülük hakkında. Anlatıp içimden atarım ve hayatıma devam ederim. İnsanların doğuştan bencil ve kötülüğe eğilimli olduğunu düşündüğüm için zaten yapılan kötülüklere de şaşırmam kolay kolay. 

Bu haftanın konusunu çok beğendim. Sayfalarca yazabilirim ama tutayım kendimi :) Hadi siz de anlatın küçük-büyük kötülükler karşısında içinizden geçenleri! 

14 yorum:

  1. heey, sevindim yazmanaa, aldım listeye şimdi yazımın yorumlarında, kötülüğün kaynağı hakkında aynı düşünmüşüz, yaratılış, insan doğası, kötülüğe cevabımız aynı değil, kişiselse cevap verilmesin, hukuki ise hukuk çözsün diyom ben, ama bizim ülkede değil tabi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaynak belli, vereceğimiz karşılıklar farklı diyorsun :D Bak sonunda yazdığın bizim ülkede değil tabi kısmı benim cevabıma yol açıyor işte.

      Sil
  2. Verilen cezalar ödül gibi daha çok. Ya da dengesiz cezalar olabiliyor. İsteyen istediğini yapamamalı kesinlikle. Canilere karşı benim de canice fikirlerim var. Akıl hastasıysa bile zamanında önlem alınsın, biri katledilince mi tedavi akıllarına geliyor. O kadar çok ihmal var ki, kötülüğe daha fazla çanak tutuyor.
    Ufak tefek şeyleri ben de takmıyorum artık. Kötülük gören zaten karakterinin bedelini er ya da geç çeker. Göz göre göre her şey için yalan söyleyenler, en küçük şeyde kavgaya tutulanlar vs. bunlar bile çok sıradanlaştı artık malesef. Bir şeyi kanıksamak da onun yaygınlaşmasına sebep oluyor.

    YanıtlaSil
  3. Yapılan kötülüğün şekline göre verilen tepki ve karşılığın aynı olması mümkün görünmüyor.Canice görünebilir dediğiniz karşılıklar büyük çoğunluğun içinden geçenler bana göre,ben de dahil. Kısasa kısas fikrinden uzak değilim böyle büyük kötülükler karşısında.Yaptırımsız kalınan kötülüklerin varlığına sürekli şahit olmak , bu düşünceye sevkediyor.Diğer türlü olsaydı yani devlet ve kanunlar olması gerekeni yapsaydı fert ve toplum adına insani hisler geçici okarak rafa kaldırılmazdı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kanunlar düzgün olsaydı belki benim bakış açım da farklı olurdu ama adalet sistemine olan inancımı kaybettiğim için bireysel ve fevri tepkiler verme olasılığım var.

      Sil
  4. Kimi diğer yanağını da çevirir, kimi kan davasına çevirir..
    İnsanoğlunun tepkileri farklı tabii.
    Linç, idam, bunlar işe yarasaydı sanırım ortaçağ baya esenlik dolu bir çağ olurdu.. Bilemedim. Bu suçları "özendiren" nedir, cezalarının uygulanmayışı eksik kalışı ve bir de medyanın konuyu derinlemesine işlemesi magazine çevirmesi. Bu ikisini bence acil olarak düzenlemek lazım.. sadece hukukla yasayla olmaz bu, dizilere haberlere bak, hergün dayak tecavüz silah.. Kötüyle normal yer değiştirdi sorun burda.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İdam yanlısı değilim ancak çocuk suistimali ve tecavüz gibi suçlarda suçlu kesin olarak tespit edilmiş olduğu halde verilen ödül gibi cezaları ya da ceza indirimi yapılmasını da asla kabullenemiyorum. Her suç için idam cezası olsun denilemez tabi ki ama bazı suçlar kesinlikle cezasız kalmamalı ve verilen cezalar ödül gibi olmamalı. İşi kişiselleştirip benin başıma gelse gibi şeyler söylemek istemiyorum ama eminim suçluyu parçalamak bile yetmez. "Yok, ben adalet(?) sisteminin vereceği 3-5 yıllık cezaya razıyım." diyebilmek pek mümkün değil bence.

      Sil
  5. Kötülüğün kaynağı insan, yaratılıştan gelen bir özelliği insanın, kötüye meyilliyiz Mrs. Kedi. Bunun dışında çevre şartlarının ve yaşama dürtüsünün insanın kötülük yapmasında önemli ölçüde etkili olduğu konusunda da hemfikiriz.

    Adalet olmayınca kötülüğün neye göre tanımlanacağı hususunda haklı olarak kafalar karışıyor ve siz bunu muğlaklık olarak görmüşsünüz. Blog yorumlarında belirttiğim üzere adaletin olmadığı yerde insan bazı durumlarda suçluya cezasını verme yetkisini kendinde görebiliyor. Bunun pek de haksızlık sayılamayacağını, bazı hallerde canı yanan kişinin suçluya gerekli cezayı verme konusunu kötülük değil, yaptığı kötülük eyleminin karşılığı olarak değerlendirdiğimi ifade etmiştim. Adalete güven olsa buna da gerek kalmaz, hak yerini bulur. Bunun gibi özel durumlar dışında yine yorumlarda belirttiğim üzere kötülük, kötülüktür. Belki azı, çoğu, küçüğü büyüğü şeklinde derecelendirmek mümkün ama kötülüğün tanımını bir canlının canını yakmak, ona zarar vermek ise kişiye özel bir durum olduğunu sanmıyorum. Ya da ben canlandıramıyorum kafamda. Bana bir örnek verin mesela; bir davranış, bir olay. Benim için kötülük sayılan bir şey başkası için olmasın, ya da başkasının kötülük gördüğü bir şey benim için bir anlam ifade etmesin. İyilik konusunda kime göre, neye göre diyebilirsiniz belki ama kötülük öyle değil gibi:) Bir de Duygu arkadaşımız yorumunda değinmiş; yalan bütün kötülüklerin anasıdır. Bilerek yalan söyleyen birinden köşe bucak kaçılması gerekir. Yalancı bir insan potansiyel kötülük kaynağıdır:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Örnek verin demişsiniz Mr. Kaplan, vereyim. Diyelim ki aynı iş yerinde çalışıyoruz. Siz bir üst pozisyona terfi için değerlendirme aşamasındasınız. Ben üstüme vazife olmadığım halde sizin tüm eksiklerinizi ve hatalarınızı değerlendirme mercine raporladım. Siz "Hak etmiyorsam terfi almayayım zaten" diyecek kadar olgun birisiniz ama eminim çoğu kişi benim ne kadar fesat, ne kadar işgüzar hatta ne kadar kötü biri olduğumu söyleyecektir. Hele ki terfi alacak olan kişinin kendileri olduğunu düşünürlerse vay halime :))) Oysa ben hak etmeyen birinin terfi ettirilmesine göz yummanın esas kötülük olduğunu düşünürüm. İşte kötülük muğlak bir şey derken bu gibi durumlardan bahsediyorum. Nerede durduğumuza, olayın tetikleyeni mi yoksa olaydan etkilenen mi olduğumuza göre değişiyor. Daha doğrusu insan öyle bir varlık ki kendi başına gelene kadar birçok şeye kötü derken kendi başına gelince ama işte şundan böyle yaptım diyerek suçsuz olduğunu iddia edebilir.

      Sil
    2. Sizin demek istediğiniz anladım ama yine farklı düşünüyoruz Mrs. Kedi:)) Şunu hemen ifade edeyim bu kötü bir şey değil, farklı düşünmemiz gayet doğal ve sağlıklı:)

      Güzel bir örnek vermişsiniz. Verdiğiniz örnekte ben ve siz en doğru olanı yapmışsınız. Bu konuda hem benim olgunluğum hem de sizin doğruculuğunuz takdire şayan. Fakat o emin olduğunuz çoğu kişi var ya, işte tek kötülük onların yaptığı. Onların size doğru bir iş yaptığınız için fesat, işgüzar hatta ne kadar kötü biri olduğunuzu söylemeleri, bunun dedikodusunu yapmalarıdır kötü olan. Evrensel ahlâk demiştim. Yani kültüre, zamana ve inanca bağlı olmayan bir ahlâk. Başkasının hakkını yemenin, hırsızlığın, aldatmanın kötü şeyler olması gibi... Evrensel kötülük de öyle. Belki daha uygun bir terim vardır, mutlak kötülük olabilir sözgelimi:) İşte budur benim kötülük olarak gördüğüm. Canlıya en geniş anlamda, bilerek, isteyerek zarar vermek. Hırsızlık kötüdür, hak yemek kötüdür vs. Hırsızlık yapan elbette bir mazeret bulabilir yaptığına, şartlar bunu gerektirmiş olabilir ya da bunu kendisinde hak olarak görebilir belki. Ancak bu durum onun gözünden nasıl bakılırsa bakılsın, kötülüktür.

      Örneğinizde ben size, siz bana güveniyorsanız hiç sorun yok. Elbette işinizi doğru olarak yaptınız. Belki benim terfi alıp daha çok para kazanmama engel oldunuz. Ama ben ya da aklı selim sahibi asla bunu kendine yapılmış bir kötülük olarak saymaz, saymamalıdır. Elbette teorik konuşuyorum. Hiçbirimiz hatasız değiliz. Gerçek hayatta belki de size yoluma taş koydunuz diye kızabilirim. Ancak sakin kafayla düşününce ve siz bana bunu açıkça söyledikten sonra yine de size hak veririm gibime geliyor:) Dediğim gibi ideal bir dünyada yaşamıyoruz bazen iyiliğin içine kötülük, kötülüğün içine iyilik karışabiliyor işte:))

      Sil
    3. Bayılıyorum sizinle tartışmaya Mr.Kaplan! O kadar dimağ açıcı oluyor ki neşeleniyorum yazarken, okurken. Bir yazıda başlayan yorumlaşmamız başka yazılara, başka bloglara taşınıyor. Bazen başladığımız yerden uzaklaşıp bambaşka bir yerde uzlaşıyoruz ya da anlayışla karşılıyoruz birbirimizi. Takip etmek bile bir macera :) İyi ki varsınız! Bu güzel tartışmalarımız için çooooook teşekkürler :)

      Sil
  6. heey, ağaç evi bir arkadaşımız daha yazdı, ayça, yani zamanın olursa onu da okusan ya, kendisi çok iyi öyküler yazan bir arkadaşımız, ağaç evi de bayağı iyi yazmış :)

    YanıtlaSil

Sakin Kalabilmek

Bir süre önce olana bitene sinirlenmenin çok manasız olduğunu kabullenmiş ve olan biten şeyler karşısında sakinliğimi korumanın daha mantıkl...