Pazar, Ağustos 25, 2019

Kırık Dökük Eski Bir Puzzle

"Ben dört kişiyim: bir ben, iki içimdeki, üç aynadaki, dört kalbimdeki. Ben'i geç, içimdeki zaten deli, kır aynadakini... Ya kalbimdeki?"

Paul Auster


Ölçüp biçiyorum, doluya koyuyorum, boşa koyuyorum. Sonra alıp her şeyi çöpe atıyorum. Olmuyor geri alıyorum.

İçimdeki "ben"leri didik didik ediyorum. Parçalara bölüp tekrar birleştiriyorum. Uçları denk gelmeyen puzzle parçaları ile kendimi yeniden inşa etmeyi deniyorum. 

İyi yanlarımı alıp, kötüleri bırakayım diyorum. İyi yanlarımın ucu denk gelmiyor, bütün olamıyorum. E tamam o zaman kötü olayım diyorum. Onu da kabul edemiyorum. İstiyorum ki biraz kötü olayım ama dışarıdan hep iyi görüneyim. Şu hayatta ancak iyi olanların sahip olabileceklerine sahip olayım ama aslında o kadar da iyi olmayayım. Böylesine çakallık peşindeyken iyilik iddiasında bulunmak nasıl da komik? Komik değil de... yazmaya elim varmıyor işte!

İtiraf ediyorum: Ben pek de iyi biri değilim! 

Tam çözdüm kendimi, barıştım kendimle dediğim an hayat alabora ediyor beni! 3 günlük huzuru çok görüyor! "Sen iyi olamazsın, içinde çürük elmalar var, öyle basitçe ayıklayıp çöpe atamazsın. O kadar basit mi her şey?" diyor tokat gibi!

Hastayım deyip işin içinden sıyrılmayı çok istiyorum bazen. Hani şöyle en sağlamından bir kişilik bölünmesi, çoklu kişilik bozukluğu falan var desem... Yok! Her şeyin gayet farkındayım! Hepsi bir, hepsi benim!

İnsan kendini istemez mi? İstemiyorum. Paketi komple geri iade etmek istiyorum.

Bir arkadaşım var, candan öte, can simidim, tercüman-ı kalbim, anlayanım, anlatanım...

"Hele öbür yanımı hiç sorma, bildiğin şeyler, uçup gitmeler, başka yakaya konmalar, kuşken ağaç olmalar, kanatken kök salmalar.. Ben bile anlayamazken kendimi, sen mi anlayacaksın beni?

Anlaman değil, anlamaya çalışmak için debelenmen çekiyor ya, o ayrı.. Sevmek değil derdim demiştim, ben en çok anlamaya çalışana açım.."  diyor. Tam da böyle bir hal işte! 

Ben bile anlayamıyorum kendimi. Kalemi kağıdı alıp yazıyorum. Çıkanlara şaşırmıyorum da hepsini kabullenmeme şaşırıyorum. Yetmiyor, dünya da öylece kabullensin beni istiyorum. Yok, yüzsüzlük ediyormuşum gibi de gelmiyor hiç. Baya bildiğin arsızlık sınırlarını aşıyor benliğim ama umrunda olmuyor bir yanımın. Yıllardır hep yaptığım gibi "Ne var canım, ben de böyleyim işte!" deyip konuyu kapatmak istiyor. 

İnsanlığın geneli için konuşamayacağım ama bir kısmı için tek çözüm "yalnızlık" sanırım. Yalnız olsam, bir "ben" olsam, bilsem ki yaptıklarımın kimseye zararı olmayacak, tek hasar bana gelecek, zerre düşünmeyeceğim "ben kimim? niye böyleyim?" diye. Ama olmuyor işte maalesef! Söz konusu sadece kendim değilim ki... Eşim, anneyim, ablayım, kızım, gelinim, öğretmenim, arkadaşım... Galiba tüm bunlar arasında bir tek "ben" değilim! 

Ne sahip olduklarımdan vazgeçebiliyorum ne de peşinden gitmek istediğim hayallerden! Sıkışıp kaldıkça hem kendime hem sevdiklerime haksızlık ediyorum.

Aslında o kadar basit ki hayallerim... 

Canım isteyince en yakındaki suya dalıvermek, kimseye hesap vermeden, kimseyi beklemek zorunda kalmadan, kimseye açıklama yapmak zorunda olmadan dağ tepe tırmanmak, bugün duyduğum bir etkinliğe öylesine gelişine plansız gidebilmek, sırf ucuza bilet olduğu için hiç aklımda olmayan yerlere seyahat edebilmek, bugün burdayken yarın dünyanın öbür ucunda olabilmek, motorsiklete atlayıp rüzgarı tüm varlığımla hissetmek, şimdi şu an arabaya atlayıp günlerce süren bir yolculuğa çıkmak, gözüme hoş gelen bir yerde durmak dinlenmek, sonra devam etmek... Saatlerce sadece okumak, yazmak, dinlemek, gitar çalmaya çalışmak. 2 yıldır görüşmeye çalıştığım arkadaşımla buluşup saatlerce konuşabilmek, dertleşebilmek. Arya dur, koşma, dökme, çarpma, gitme, ses yapma, dikkat et cümlelerini uzuuuuuuun bir süre kullanmak zorunda kalmamak, herhangi bir hareketim için birilerine açıklama yapmak zorunda olmamak, hayallerimin, isteklerimin masumluğunu / kolaylığını / zorluğunu kanıtlamak zorunda hissetmemek... ve böyle bir sürü basit şey!

Yapılamayacak şeyler değil di mi?

Maalesef benim için öyleler!



9 yorum:

  1. Aslında kendini iyi sananlar kötü ve vahşi değil mi? Asıl kendi içindeki kötülüğü görenler ve bundan şikayet edenler daha insancıl değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanki bilemiyorum ben şu sıralar. Herkesin içi böyle mi? Durup dinleyince fırtınalar duyuluyor mu herkesin içinden de? Herkes aynı da saklıyor mu acaba? Bilmiyorum ki bir ben mi böyle kırık dökük, parça parçayım? Yoksa herkes mi?

      Sil
    2. Sorunun cevabı insanın yaratılışında , insanın içine konan o 'ego' denen parçada diye açıklama yapmak istiyorum. Ego yu tanımak ve değiştirmek bizi bir parça iyiliğe götürüyor olabilir

      Sil
  2. Benimde çok basit hayallerim var aslında. Denize karşı bir evde oturmak ve arka fonda TSM. Yanımda eşim ve oğlum. Keşke herkesin hayalleri gerçek olsa.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayaller hep basit de hayat izin vermiyor! Hayaller gerçekleşmedikçe de "çok şey istiyormuş" hissi sarıyor insanı. Halbuki öyle değil işte!

      Sil
    2. Aynen öyle. Keşke her düşündüğümüzü uygulayabilsek ama öyle bir dünya yok maalesef:(

      Sil
  3. Her şey iyi güzel de, şu paketi bir de "geri iade" etmeseydiniz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Ah şimdi anladım hem "geri" hem "iade" olmamış:))) teşekkürler uyarı için.

      Sil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...