Cumartesi, Mayıs 30, 2020

5 Yabancı Dizi Mimi

Kafadergi blogunun sahibi Mert bir mim yazmış, Deep de cevaplamış, ben de özendim, yazayım dedim :D Aklıma bir sürü dizi geldi. Liseden beri CNBC-e, E2, TLC, FX ve belki de şu an aklıma gelmeyen bilumum yabancı dizi kanalını izleyen biri olarak 5 benim için çok az bir sayı ama bakalım :) Bir de bu mimden yola çıkıp bir anime mimi yazayım ben :)

Aklıma gelenleri karışık olarak yazıyorum 5 tane favorimi en son seçeceğim umarım :))))

1) Bones
2) Alias
3) Görevimiz Tehlike (Star'da yayınlanan versiyonu)
4) Agents of Shield
5) Heroes
6) Buffy, the Vampire Slayer
7) Chuck
8) Coupling
9) Doctor Who
10) Nip Tuck
11) Scrubs
12) CSI
13) House
14) Angel
15) True Blood

Türlerine göre gruplayacak olursam:

Polisiye/Macera: Bones, CSI, Alias, Görevimiz Tehlike, Agents of Shield
Fantastik: Buffy, Angel, Heroes, True Blood, Doctor Who, Agent of Shield
Sitcom: Scrubs, Coupling
Hastane/Doktor: House, Scrubs, Nip Tuck
Komedi&Macera: Chuck


Gelelim favori 5'e... Hımmm... Ya çok zor!!! 5 dizi çok az!

1) Bones
2) Angel
3) Buffy 
4) Alias
5) Heroes

Seçtim ama içim kan ağlıyor desem yeridir :P İlk 15 bile çok zordu, iyi ki 5 diziyle yetinmek zorunda değiliz hayat boyu :D

İlk fırsatta anime için yazayım ben de benzer bir mim :)

Dipnot: Birçoğunu yıllardır izlemedim yukarıdaki dizilerin. Şimdi izlesem aynı tadı verir mi bilemiyorum tabi ki. İzlediğim zamanlarda hevesle takip ettiğim, dizi deyince hemen aklıma gelenleri yazdım. Şu an izlesem hepsini liste yine aynı olur mu bilemiyorum :)

Salı, Mayıs 26, 2020

Schedule - Mr. Kaplan'a Selam Olsun :)

Bugün ne güzel bir gün! Dün de güzeldi! Hatta önceki gün de 😊

Oysa ne kadar korkmuştum ilk kez deneyimleyeceğimiz ve 4 gün sürecek olan sokağa çıkma yasağından... O kadar hızlı ve rahat geçti ki anlamadım bile :) Neler yaptım / yaptık?

Yasaktan önceki gün kendimi doğanın kollarına atmıştım. İyi ki yapmışım :) Sonraki günlerde istesem ve yasak olmasa bile yapamazmışım çünkü hava feci soğudu ve yağmurluydu. Taa ki bugüne dek! Bugün yaz geliverdi :)

Yasağın ilk günü sıradandı, geçip gidiverdi. İkinci gün bayramdı. Erkenden kalkıp spor yaptım, duş aldım, giyinip süslendim ve ev halisinden de aynı özeni göstermelerini istedim. Ailecek kahvaltı yaptık ve sevdiklerimizi aramaya başladık. Tüm gün telefondaydık :) Bol bol hasret giderdik, şakalaştık, gülüştük. Birbirimize ekrandan çikolata ikram ettik :)) Akşam nasıl oldu hiç anlamadık :)





Yasağın 3., bayramın 2. günü hava acayip bozdu. Hem soğuk hem de yağmurluydu. Yine sporla başladım güne ama bu kez duştan sonra süslenmek yerine eşofman ve sweat giyip battaniyeyle kanka olmayı tercih ettim :D Yine bir şeyler izledik Evrim'le. Sonra podcast dinledim, bloglarda takıldım, birazcık kitap okudum. Mutfakta müzik açtım, çılgınca dans edip partiledim :P Bir ara Evrim de gelip katıldı, birlikte dans ettik. Epeyce de güldük :D Gece ben dizi izledim, Evrim arkadaşlarına Zoom'dan FRP oynattı, ben arkadan kopya verip sabote ettim azıcık :)))



Bu sabah kalkar kalkmaz hemen 14 günlük antrenman programının 7. gününü tamamladım, ardından bir arkadaşımın önerdiği 20 dk'lık bir yoga akışını yapmaya çalıştım ama videoya ayak uyduramayıp yarım bıraktım. Onun yerine yogaya başlangıç videosu açıp onu yaptım. Sonra da yoginin önerdiği nefes çalışmalarını yapıp duşa attım kendimi.

Canım epeydir patatesli omlet çekiyordu ama üşengeçlikten yapmıyordum, bu sabah yaptım :D Cidden güzeldi, gerçekten isteyerek yapana dek beklediğime değdi :) Kahvaltıdan sonra yemek yapıp evi temizledim ve kendimi balkona attım. Creative Resources and Ideas konulu bir webinara kayıt olmuştum, kulaklıklarımı takıp onu izledim balkonda. Güneş o kadar güçlüydü ki iliklerime kadar ısıttı içimi dışımı :)) Hatta webinar biter bitmez üstüme bikinimi giyip güneşlendim tüm gün. Bir ara Evrim geldi kahve içtik,sonra o dizi izlemek için içeri gitti, ben de güneşlenirken kitap okudum. Akşam yemeğini balkonda yedik birlikte. Az önce de karşılıklı Martini içtik :) Evrim yine içeri gitti, ben hâlâ balkondayım :)



Gelelim başlıktaki "schedule"a :) Balkonda güneşlenirken kendime haftalık bir çizelge / program hazırladım. Gün içinde yaptıklarımı tikleyeceğim. Daha çok tik atmak için de daha çok şey yapacağım :D Hedefim her gün hepsini yapmak. Bugün başladığım yoga programı 7+7+7 şeklinde 21 gün devam ediyor. Sonrasında 20 dk'lık videoyu tekrar deneyeceğim. Yani umarım :D Gitar ve İspanyolca'yı hep savsaklıyorum bu aralar :( Daha istikrarlı olmam lazım.

4 günün totaline bakarsak Ceren'in yazısına yorum yaparken yazdığım gibi "Mutluyum. Evrim de mutlu, Arya da. Oysa onları mutlu etmek için bir şey yapmadım. Kendimi mutlu ettim, onlar da mutlu oldu :) Mutsuzken yaptıklarım onları mutsuz ediyor. Onları mutlu etmek için ekstra bir şey yapmak yerine kendimi mutlu edince onlara da olumlu bir yansıması oluyor demek ki bu durumun. Kısacası "önce ben" demek de çok da sorun yok ölçüyü kaçırmadıkça :)

Kısacası 4 günlük sokağa çıkma yasağında çıkardığım ders:

"Kendinle savaşma, sev kendini, seviş! "

Yaşasın Hedonizm :)))))))

Mutlu olmak için öyle büyük bir şeylerin peşine düşmeye, bir şeyin parçası olmaya, bir sebep bulmaya gerek yoktur belki de. Gündelik hazlara odaklanmak belki de en kolay, en basit çaredir kapanmayan yaralara. Şimdilik böyle geliyor bana, yarın ne düşünürüm bilinmez :)




Cumartesi, Mayıs 23, 2020

Zihnimizin Kıvrımları

Uzun zamandır merak ettiğim podcastler vardı ama açıp da başlayamıyordum. Sonunda bugün Instagram'da "Annepatatesi" hesabında Serdar Kuzuloğlu'nun Zihnimin Kıvrımları podcastini görünce dedim zamanı geldi galiba :) Hemen açtım YouTube'u, başladım dinlemeye. İyi ki de öyle yapmışım. 



İlk yayında tema "Düşün, taşın. Budur işin.". İnsanın doğası gereği bilme ihtiyacıyla başlayan mevzu merak duygumuzun sürekli bastırılmasından düşünme eylemine, var mıyız yok muyuz sorusuna, oradan da değişik bir bakış açısıyla demokrasiye  kadar uzanıyor. Ben inanılmaz keyifle dinledim.

Kitaplar, felsefe, mitoloji... Offf o ne doluluk! Giderek sığlaşan hayatalarımıza can suyu! Her saniyesi ayrı güzel, çok keyifli bir dinleti! Bazı alıntıları buraya bırakayım ama bence siz de bir dinleyin :)

"İnsan bilmek ister doğası gereği. " (Aristo)

"Münakaşada zafer mağlup olanındır. Yenilmek zenginliktir. " (Cemil Meriç)

Anladık iyisin! Ama neye yarıyor iyiliğin? (Bertolt Brecht)

"İnsan her şeyin ölçüsüdür." (Protogoras)
"... Ne kadar insan varsa o kadar doğru vardır."  (Protogoras)

"İnsanoğlu eşsiz bir bahane makinası!" (Serdar Kuzuloğlu)

Bir de yine podcastte bahsi geçen Nazım şiiri "Yaşamaya Dair"i paylaşayım.

YAŞAMAYA DAİR

1

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

2

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

3

Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
'Yaşadım' diyebilmen için...

                 ...

2. podcast George Orwell - 1984 ile başlıyor ki kalbimi fethetmenin daha kestirme bir yolu yok sanırım 😍 Kitabın can alıcı kavramlarından bahsediyor: "Yeni söylem, Çift düşün ve Geçmişin değiştirilebilirliği" Daha sonra da kitaptaki iktidar partisinin 3 sloganını paylaşıyor:

  1. "Savaş barıştır." 
  2. "Özgürlük köleliktir."
  3. "Cahillik güçtür."

Tüm kitabı anlatasım, üzerine sayfalarca yazıp çizesim var ama kitabı okumayanlara haksızlık olmasın. Podcasti de böyle anlatmakla olmuyor. Hadi dinleyin :)


...


Bugün şarkımız Corona günlerinde programını evinden yayınlamaya ve bizi neşelendirmeye devam eden Jimmy Fallon ve The Roots ekibinden gelsin :)






Ev Hapsi

4 günlük ev hapsi 1 saat önce başladı resmi olarak. Hopa'da bugüne dek evde kalın uyarısı yapılıyordu sürekli ama ilk kez sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Bugün sabah erken kalkıp dağ yollarına vurdum kendimi yine. Bu kez epeyce oturdum tepede. 4 günlük depo yaptım kendimce :P Ama yeter mi emin değilim :D Şaka bir yana büyük şehirlerde yaşayanlara göre çok şanslı olduğumuzun farkındayım. Onların aralıklarla da olsa 2,5 aydır yaşadığını biz ilk kez yaşayacağız.

4 gün evden çıkamayacağımız için liste yapıp ufak tefek alışveriş yaptık. Yumurta, et, süt, yeşillik, meyve... ve bira. Evet 4 günlük yasağı alkol ve yemek desteğiyle atlatmayı planlıyoruz. Başka neler yapabiliriz diye şöyle bir düşündüm. Ailecek kelime anlatmaca, Uno, sessiz sinema, mangala, tavla gibi oyunlar oynayıp patlamış mısır eşliğinde film izleyebiliriz. Gitar ve org çalışabiliriz, Arya'nın ödevleri, benim online derslerim, Evrim'in online seminerleri olur yine muhtemelen. Sayılı gün çabul geçer zaten :) 2,5 aydır öyle ya da böyle evdeyiz çoğunlukla 4 gün nedir ki :)

Umarım 4 günlük süreçte sevdiğim bloglar aktif olur. Bol bol okuyup yazışırız :)
Şimdilik bu kadar çünkü kalkıp yoğurt mayalamam lazım :)

Haluk Levent'ten devam ediyorum :)





Cuma, Mayıs 22, 2020

İçtiğim şaraptı hayalin...

En büyük "iyi ki"lerimden biri yazmak!

Yazamasam... Düşünmesi bile kötü!

Yazdıkça ben oluyorum, yazdıkça beni buluyorum. "Düşünüyorum öyleyse varım." yeterli değil benim için sanırım. Yazıyorum öyleyse varım!

Taslaklara bakıyorum ara ara, bazen dönüp eski yazılarımı okuyorum. Eski yazılardan yeni yerlere varıyorum. Dönüp dolaşıp kendime çıkıyor yollar. Seviyorum.

Bugün hava yağmurlu. Bazı şarkıları defalarca dinlemeyi çok seviyorum böyle günlerde. Belki de yapmamalıyım, hatta kesinlikle yapmamalıyım :D Ama n'apayım sevince tüketene dek duramıyorum. Bugün şanslıyım, Haluk Levent çıktı karşıma. Onu tüketmek ne mümkün! Namümkün!




Bu arada Haluk Levent, Youtube üzerinden bir talk show yapmaya başladı. İlk 2 bölümü aşağıya bırakıyorum. Çok samimi, nasıl görünüyorsa öyle bir adam Haluk Levent. Programdaki samimiyeti de ekrandan taşıp evimize gelmiş hissi veriyor. Hazır şarkılarını seviyorken, tüm samimiyetiyle yaptığı programı da izlemek çok keyifli geldi bana :)





Bugün de böyle işte :)

Çarşamba, Mayıs 20, 2020

Yaşadığını Hissetmek...

Sabah 9'da uyanınca madem erken uyandım yürüyüşe gitmeden olmaz diyerek dağ yoluna vurdum kendimi. Çıkmadan 2-3 ceviz ve 1 küçük muz yedim.

Dağ yolunda ilerlerken 3 adımdan oluşan bir hedefim var: sırasıyla ilk taş ev, Efkar Tepesi ve ikinci taş ev. Nihai hedefim 1 saat dolmadan ikinci taş eve varmak - ki ev 5,5 km mesafede -, orda nefeslenip yine 1 saatte aşağıya inmek. Bugün 56 dk.da vardım. Normalde orada 20 dk kadar oturup dinlenirim ama bugün 5 dk nefeslenip döndüm. Toplamda 11km yürümüş 937 cal yakmışım telefondaki uygulamaya göre :)



Bu yolu keşfettiğim gün aşık oldum Hopa'ya sanırım. O günden beri Hopa gözümde bir başka güzel :) Şu yolda yürürken her mevsim başka bir güzellik sunuyor doğa. İlk gittiğimde böğürtlen zamanıydı, sonraları portakal yedim, mandalina, salatalık, kestane... Sonbaharda renklerine aşık oldum, baharda çiçeklerine! Şimdi dut zamanı geliyor :D Yol boyu bir sürü çeşme var, buz gibi soğuk su! Manzarasını söylemeye gerek yok zaten ❤️❤️❤️




Eve gelip balkonda Evrim'le kahvaltı yaptıktan sonra Arya ile dışarı bisiklet sürmeye çıktık. Malum bugün çocukların sokağa çıkma izni var. Anne-kız 1 saate yakın bisiklet sürdük. Sonra da gelip balkonda ailecek akşam yemeği yedik.




Balkon sezonunu açtığımızdan beri her fırsatta balkondayım. Yemekleri burda yiyoruz, kahvemizi burda içiyoruz. Burda diyorum çünkü şu an bu yazıyı da balkonda yazıyorum :D Yemekten sonra kitabımı alıp balkona kuruldum tekrar :) Biraz okuduktan sonra da blog alemine daldım. Birkaç bloga göz attım, şimdi yazımı yayınlayıp kitabıma geri döneceğim. Dolu dolu geçen, yaşadığımı iliklerime kadar hissettiğim çok güzel bir gündü :) Hep böyle olsun hayat!






Cumartesi, Mayıs 16, 2020

Göğe Bakma Durağı


İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat*

                                                        Turgut Uyar

(Dünyanın En Güzel Arabistanı’ndan)


*Müzeyyen Hanım'ın yazısındaki şu cümle bu şiiri hatırlattı:

"Bana esen rüzgar ona da esiyordur, ey rüzgar hatırlat beni ona... "

Paylaşmadan olmazdı :)

Perşembe, Mayıs 14, 2020

Merriam-Webster Kelime Meydan Okuması

Tante Rosa blogunda yeni bir meydan okuma paylaşmış. Deep cevaplamış bile :)

30 günlük bir meydan okumaymış ama bakalım tek seferde bitirebilecek miyim :D

Edit: Yaaaa :( Böyle düşününce gelmiyor ki insanın aklına! Halbuki ne kelimeler var aşık olduğum... Geceden beri düşünüyorum ama yok işte gelmiyor aklıma :(

1-Sizi mutlu eden bir kelime?

   "Aşk"

2-En iyi arkadaşınızı tanımlayan bir kelime?

   Sabırtaşı :)))))) İngilizcesi daha manidar patient: sabırlı / hasta :p

3-İlk denemede her zaman yanlış hecelediğiniz bir kelime?

Yanlış hecelemekten çok yazarken hep tereddütte kalıp kontrol etme ihtiyacı duyduğum kelimeler var maalesef :( Aklıma ilk gelenler: "necessary", "forty"...  Bir de teleffuzunu karıştırdıklarım var ki Deep'in da yazdığı "determine" kelimesi bunların başında geliyor. Nedense hep "ditörmayn" demek geliyor içimden ama doğru okunuşu "ditörmın".

4-Size aileyi hatırlatan bir kelime?

Çekirdek ("çekirdek aile" kavramı yüzünden :)

5-En sevdiğiniz renk için bir kelime?

2 olsun lütfen :D Vişne çürüğü (Rotten cherry) ve Karadut (Mulberry)

6-Bir şarkıdan öğrendiğiniz kelime?

 Ciao Bella: Hoşçakal / Elveda Güzelim

7-Sizi güldüren bir kelime?

Hımmm... Kelime değil ama Ege bölgesi şiveleri gülümsetir beni :)

- Hadi garin gı, kalk gidiveren gari!

İlla ki bir kelime yazmam gerekirse de Türkler'in Almanca'ya kazandırdığı(?!) "Was guckst du?" yani "Ne bakıyon?" sorusunu komik buluyorum :)))))

8-Sizin adınızla kafiyeli bir kelime?

Nuh'un Ankara :)))))
Eskiden bir makarna reklamı vardı. Arkadaşlarım akıllarınca benimle dalga geçerlerdi ama ben çok eğlenirdim :D Peynirli, mantarlı, salçalı, kıymalı Nur Rüya Kara (Nuh'un Ankara:)))))



9-Kullandığınızda sizi akıllı hissettiren bir kelime?

Bu soruyu okuyunca aklıma gelen tek şey "telekomünikasyon" oldu. Eşimin çocukken söylediği ilk kelimelerden biri "telekomünikasyon" imiş ve ailesi bunu anlatırken oğullarının ne kadar zeki olacağı o zamandan belliymiş de bu kelime de bunun en büyük kanıtıymış gibi anlatır hep :D

10-En sevdiğiniz spordan bir kelime?

Run: Koşmak / Kaçmak          "I wanna run till the end".
Bir cümle birden fazla anlam: "Sonuna dek koşmak istiyorum. / Sonuna dek kaçmak istiyorum."

11-Sizi rahatsız eden bir kelime?

Bazı küfürler (evet hepsi değil) ve "Tripofobi"

12-Doğum ayınızla ilişkilendirdiğiniz bir kelime?

Cırcır böceği :)))

13-Son zamanlarda öğrendiğiniz bir kelime?

Opacarophile: Günbatımlarını seven kimse.
Kelimeyi bugün öğrendim ama ben ezelden beri öyleyim :)

14- Hece dolu bir kelime?

Normalleştiremediklerimizden misiniz?

15-En sevdiğiniz kitapta bulduğunuz bir kelime?

En sevdiğim kitap deyince işler karışıyor. Yeni Cesur Dünya, 1984 ve Asimov'un Robot serisi en sevdiğim kitaplar. Ama en sevdiğim kitapta bulduğum bir kelimeye gelince ne desem bilemedim :(

16-Evcil hayvanınızı tanımlayan bir kelime?

Şu anda evcil hayvanımız yok ama yıllar önce bir köpeğim vardı. Ne zaman hatırlasam aklıma gelen iki kelime "karşılıksız ve sonsuz sevgi" oluyor.

17-Sözlükte sürekli aramak zorunda olduğunuz bir kelime?

Aslında var böyle kelimeler her sene unutuyorum ve derste sözlüğe bakmak zorunda kalıyorum neydi bu acaba diye ama şu anda aklıma gelmiyor maalesef :(

18-Söylemeyi sevdiğiniz bir kelime?

Dokuz. Neden bilmiyorum ama seviyorum "dokuz" demeyi. Hatta bazen durduk yere 1'den 10!a kadar saymak geliyor içimden :D

19- İçinde dört sesli harf olan bir kelime?

Televizyon. Eşimden yardım aldım, sonradan aklıma "bilgisayar" kelimesi geldi :)

20-Daha fazla insanın kullanmasını istediğiniz bir kelime?

"Özür dilerim" ve "Haklısın" :))))

21-Az önce uydurduğunuz bir kelime?

Az önce değil ama en son uydurduğum kelime, sözlüğe eklenen "Covidiot" kelimesini duyunca paranoiac kelimesinden yola çıkarak, Corona tedbirlerini ve komplo teorilerini abartanlara yönelik bulduğum "Coronoiac" kelimesiydi.

22-Oksimoron* olan bir kelime?

Tatlı acı - Bittersweet

Even in the word, "impossible", there is a "possible".
(Namümkün kelimesinin içinde bile "mümkün" vardır.)

Even in the word, "impossibility", there is a "possibility".
("Olasılıksız" kelimesinin içinde bile bir "olasılık" var.)

*Oksimoron: zıt anlamlı iki kelimenin/kavramın bir arada kullanılması.



23-Komik bir köpek ismi olacak kelime?

Pıtırcık :p

24- Film alıntısından bir kelime?

"Ignorance"
("Ignorance is bliss." Matrix)

25-Sizi tanımlayan bir kelime?

Kabus / Kuyruksuz kedi

26- Biyografinize isim vereceğiniz bir kelime?

Kuyruksuz Kedi

27- Inside joke*'dan bir kelime?

Kendi adım: "Nur Rüya". Annem hamileyken rüyasında bir kızı olacağını gördüğü için "nurlu rüya" manasında koymuşlar. Ama benim lakabım "kabus" :))))) Eşimin adını da yine kendi aramızda espri konusu yaparız hep :"Evrim". Evrim süreci hâlâ devam ediyor :))))) Bir de "Kocalar/eşler ne için var?" cümlesini espri olarak çok kullanırız kendi aramızda :)
*Inside joke: 3. kişilere bir şey ifade etmeyen 2 kişi arasındaki espri

28- Palindrom olan bir kelime?

Yay - Kabak - Küçük - Kayak - Yatak* - Efe - Ece - Mum - Madam - Ütü - Neden

Edit: Mr. Kaplan yazınca fark ettim, yanlış olmuş: "yatak" değil "yatay" olacak tabi ki :)))))


29-Birkaç anlamı olan bir kelime?

Yüz :) Bir de "fall"

30-Her zaman sevdiğiniz bir kelime?

"Lâl", "meftun", "namümkün" ve "efsun" kelimelerini seviyorum.

...

Offffff! Neden hem bu kadar zevkli hem de bu kadar zor bu meydan okuma ya :(
Şaka bir yana çok severek cevapladım soruları ama bazılarının cevapları aklıma gelmediği için içime tam sinmeyen sorular var. Şu linkte kelimeler ile ilgili yazdığım diğer yazılarım var. Benim gibi kelime severler için güzel kelimelerden bahsedilen ekstra bir link daha bırakayım :)

Salı, Mayıs 12, 2020

Ağaç Ev Sohbetleri #38

Bu haftanın Ağaç Ev sohbet konusu Aysu'dan gelmiş.:

"Dilimizin içerisinde bulunan yabancı sözcüklerle ilgili ne düşünüyorsunuz? İkinci ve son olarak da sizin için değerli olan, ister günlük hayatta sıkça kullandığımız ister dilimizin derinliklerinden gelen, bilinmedik bir sözcük söylemenizi istiyorum. Bu sözcük hakkında bir şeyler de duymak isterim! Sizin için neden değerli olduğu gibi :)"

Aysu'nun, Deep'in ve Mr. Kaplan'ın yazılarını okuduktan sonra o kadar çok şey yazmak istiyorum ki nereden başlasam bilemiyorum.

Ortaokuldaki ilk İngilizce dersimde İngilizce'ye aşık oldum desem yeridir. Yanlış anlaşılmasın Türkçe'ye de aşığım. Almanca'ya, İspanyolca'ya da! Kısacası ben yeni diller öğrenmeyi çok seviyorum. O dillerdeki değişik kelimeler beni büyülüyor. O kelimeleri alıp herkese öğretmek istiyorum. Onlar da benim gibi sevsin, bilsin, kullansın istiyorum :D

Türkçe gerçekten güzel bir dil ama günlük kullanımı giderek basitleşiyor. Ben oldum olası farklı dillerle kendimi beslemeyi çok seviyorum. Mesela İngilizce'de yapabildiğim bazı kelime oyunlarını o kadar çok seviyorum ki keşke aynıları Türkçe'de de yapılabilse.

Fall = Sonbahar
Fall = Düşmek
Fall apart = Ayrı düşmek
Fall in Love = Aşka düşmek
Fall for = Birine tutulmak / kanmak
Fallen = Yenik, günahkar, düşkün

Bir "fall" kelimesi ile yazabileceğim o kadar farklı cümle var ki... Sonra anlamını, bendeki çağrışımlarını, yanyana gelmiş oluşlarını bile çok sevdiğim bazı kalıplar, ifadeler var ki daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim. Mesela hüzünlü hissetmek anlamına gelen "feel blue" ifadesi gibi.

İngilizce'den sonra öğrendiğim 2. yabancı dil olan Almanca'daki birleşik kelimeler de hayli ilginç. Türkçe'de neredeyse bir tam cümle ile ifade edilen birçok şey Almanca'da tek kelime ile ifade ediliyor. Örneğin başkasının adına duyulan utanç için kullanılan "fremdschamen" kelimesini seviyorum. Böyle ilginç birkaç kelimeye şu linkten ulaşabilirsiniz :) Sevdiğim bir sürü böyle yabancı kelime/ifade/deyim vb. var işte! Bunları kullanmak beni mutlu ediyor :)

Günlük hayatta kullandığım ve şu an aklıma gelen kelimelerden bazıları şunlar: Ignore, compensate, yep, nope... Sözlere gelirsek de "Ignorance is bliss." ve "Vanity... Vanity... All is in vain." alıntılarını çok kullanırım. Sevdiğim başka bir söz olan "Mi casa es su casa" deyişi filmlerde hep kullanılır :)


Şimdi şu yazdıklarımı ve yazacaklarımı ukalalık olarak algılayacak çok kişi var biliyorum ama benim bazen cidden "Ya Türkçesi neydi?" diye düşünüp İngilizcesini kullandığım kelimeler var. N'apalım? Gerçekten böyle!

Konuya toplumun bakış açısıyla yaklaşınca işler tatsızlaşıyor biraz. Mr. Kaplan'ın bloguna yazdığım yorumu doğrudan buraya kopyalıyorum.

İngilizce, Fransızca gibi yabancı dillerden alınan kelimeleri kullanınca hemen eleştirenler, günlük hayatta kullandığımız bir sürü kelimenin halihazırda Arapça ve Farsça gibi yabancı dillerden geldiğinin farkında bile değil. Çoğu kelime hâlâ Arapça'dan, Farsça'dan geçtiği haliyle kullanılıyor ve insanlar o kelimeleri öz Türkçe sanıyor. Ama ne zaman ki az buçuk bildikleri Avrupa dillerinden bir kelime kullanılsa hemen eleştiriyorlar. Bunu çok saçma buluyorum. Gereksiz milliyetçiliği de çok saçma buluyorum ki hiçbirimiz kendimiz seçmiyoruz doğduğumuz ülkeyi, bölgeyi. Dünyanın her yeri aynı benim gözümde. Kendi seçmediğim, özgür irademle karar vermediğim bir şeyi aşırı sahiplenerek başkalarını küçümsemek ya da ayrımcılık yapmak çok mantıksız.

Farklı dillerde çok sevdiğim farklı kelimeler var ve hepsini de kullanmak en doğal haklarımdan biri bence. Keşke sevdiğimiz tüm kelimelerle yeni bir dil oluştursak ve tüm dünya o dili kullansa! Bu da benim ütopyamın bir parçası sanırım :D Dilini kaybeden kimliğini kaybeder yaklaşımını biraz garipsiyorum. Milli kimliği kaybetme korkusu da hiç anlayamadığım bir şey. Dünya dili, dünya insanı, ortak paydada buluşma taraftarıyım. Çok ütopik belki ama napalım ben de böyleyim bu aralar :)

Son soruya gelirsek, "aşk" kelimesini seviyorum ben. Aşk ve sevgi ayrımı İngilizce'de çok bariz değil. Hoşlanmak için "like" var, sevmek ve aşk için "love". "I love you" diyen biri "Seni seviyorum" da demiş olabilir, "Sana aşığım" da demiş olabilir. Bizde ise işler daha net :D

Sanırım ben kısa, öz, anlaşılır kelimeleri seviyorum. Bendeki çağrışımları sebebiyle bazı kelimelere aşığım diyebilirim :)

Dil öğrenmeyi seven, kelime öğrenmekten zevk alan biri için çok güzel bir sohbet konusu olmuş cidden :) Fikir için Aysu'ya ve paylaşımlar için de sohbete katılan herkese çok teşekkürler :)


Pazar, Mayıs 10, 2020

Sanırım İyiyiz

Yeni bir "iyi"lik hali bu.

Ne kadar sürer bilmiyorum. Ama umarım hep sürer. Nasıl ulaştık bu yeni "iyi"ye anlatayım.

Önce durdum. Sustum. Uzaklaştım. Kaçtım. Kaçtıkça ayrı düştüm. Anlatamadım. Ne yapsam anlatamadım. Sustum olmadı, kaçtım olmadı, bağırdım olmadı. Boğuluyorum, İMDAT dedim olmadı. Sonra "BİTTİ" dedim. Gerçekten bir şeyler bitti. Onda da bitirdim bir şeyleri. Ama her son, yeni bir başlangıç değil mi?

Son bir gayret! Aklımıza gelen son ortak çareyi de deneyelim, olmazsa herkes kendi başının çaresine bakar dedik. Sorduk, aradık. Bizi dinleyip anlayacak, bizi birbirimize anlatacak birini bulduk. Anlattık. Anlatırken dinledik. Belki de uzun zaman sonra ilk kez duyduk birbirimizi. Ne kadar boğulduğumuzu kalan son nefesimizle anlattık. "Yaşamak", "hayatı paylaşmak", "evlilik", "ebeveynlik", "aşk", "sevgi"... kavramlarından anladıklarımızın ne kadar farklı olduğunu gördük. Ortak bir paydada tekrar buluşup buluşamayacağımızı çözmeye çalıştık.

Anlatmak iyi geldi. Anlamak, anlaşılmak, dinlemek, duymak... Şimdilerde her şey farklı. Daha dingin, daha dengeli, daha bir aradayız. Hâlâ kendimize ait alanlarımız var, hâlâ gidilecek yolumuz var. Bir aradayız ama "bir" değiliz henüz. Zaten "ben" olmadan "bir/biz" olmamalıyız. Birbirimizi dinlemeye, anlamaya, köstek değil destek olmaya odaklandık. Birbirimize özgür alanlar, nefes alınacak molalar veriyoruz. Yapılacakları beraber yapıp keyif almaya bakıyoruz. Yıllardır bilgisayar yüzünden hapsolduğumuzu hissettiğim çalışma odasından çıktık; mutfağı, salonu, balkonu kullanıyoruz. Birlikte kısa, güzel, keyifli zamanlar geçiriyoruz. Kısacası iyi gidiyoruz :) Umarım hep böyle devam ederiz.


Edit: Bugün anneler günü. Aslında hiç sevmem böyle genele hitap eden "özel" günleri. İnsanın annesizliğini, babasızlığını, sevgilisizliğini gözüne sokar tüm medya böyle günlerde. Yine de annemle bir fotoğtafımı ekleyeyim. Onu kaybedeli 14 yıl dolacak 24 Mayıs'ta. Annesizliğe alışılır mı? Hayır ama acısına alışılıyor. Dilerim kaybettiğinizde kendi yaşlılığınızdan onun acısını hissedemeyeceğiniz kadar uzun yaşar tüm anneler. 



Çarşamba, Mayıs 06, 2020

Hatta Sevda Yüzünden Ölmek de Ayıp Değil

Ne güzel yazmış Nazım Hikmet!


Tahir'le Zühre Meselesi

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Mesela bir barikatta dövüşerek
mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
mesela denerken damarlarından bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı dolu dizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.


Nazım Hikmet RAN                                                                 

...


Şiir ne güzel! Sevmek ne güzel! Seveni bilmek, seviyi dinlemek ne güzel! 
Ama aslında ne zor bir seviyi anlamak Özdemir Asaf'ın dediği gibi! 


...


Seni Saklayacağım

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.

                                              Özdemir Asaf


...


Aşk'ı anlamak zor! İyi ki anlatmayı bilen şairler var, şiirler yetişiyor iyi ki yardımımıza!


...

Çocuklar Gibi

Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
Kırlara yayılan ilkbahar gibi
Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
Göğsümün içinde ateş var gibi

Bazı nur içinde, bazı sisteyim
Bazı beni seven bir göğüsteyim
Kah el üstündeydim, kah hapisteydim
Her yere sokulan bir rüzgar gibi

Aşkım iki günlük iptilalardı
Hayatım tükenmez maceralardı
İçimde binlerce istekler vardı
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi

Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi

Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibi

Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi

                                                      Sabahattin Ali







Şarkıların hepsi Sabahattin Ali şiirlerinden bestelenmiş.


Salı, Mayıs 05, 2020

5 Mayıs ve Hıdrellez

Mayıs ayı hızlı geçiyor sanki. Bugünün Hıdrellez olduğunu sanıyordum ama az önce yaptığım arastirmaya göre Hıdrellez, 6 Mayıs'mış. Farklı yerlerde epey de ilginç ritueller ile kutlanıyormuş. 

5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece dilek dileyip, resmini çizip gül dalına bağlamak ya da gül dibine gömmek ya da doğrudan gülün altına resmetmek gibi âdetleri hepimiz duymuş, görmüş hatta yapmışızdır eminim :D Annem dün gece hatırlatıp dileklerini düşün deyince önce sağlık olsun yeter dedim. Sonra aldım kalemi elime içimden geçenleri yazdım tek tek. Baktım o kadar basit istekler ki... Dünyalar yok içinde. Sağlık var, sevgi var, anlayış var, huzur var. Bunları dilemek için Hidrellez'i beklemeye de gerek yok aslında. 

Sezen sevmeyene Nazım Hikmet şiirlerinden parçalar bırakıyorum :) Ama yine de benim için Sezen'den "Git"i bir dinleyin. 4.dakika gibi başlıyor, 6.dk civarı favorim :)))))




HASRET


Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli
Belini sarmayalı
Gözünün içinde durmayalı
Aklının aydınlığına sorular sormayalı
Dokunmayalı sıcaklığına karnının
Yüz yıldır bekler beni

Bir şehirde bir kadın
Aynı daldaydık aynı daldaydık

Aynı daldan düşüp ayrıldık
Aramızda yüz yıllık zaman
Yol yüz yıllık
Yüz yıldır alacakaranlıkta

Koşuyorum ardından

                                                                                      Nâzım Hikmet 

Pazartesi, Mayıs 04, 2020

Yıllardır Ertelenen Bir Hayali Gerçekleştirmek

Öyle çok büyük bir hayal değil benim ki. Basit. Dört tekerlekli bir paten. Peki neden erteledim yıllardır?

Çocukluğumu direk geçiyorum, patene gelene kadar ooo... Büyüdüğümde ise "Artık büyüdün, pateni ne yapacaksın bu saatten sonra?" mantığı(?!) yüzünden al(a)madım. Yıllar geçip giderken ilerde çocuğumla kayarız artık diyordum aklıma geldikçe. Sonunda Arya büyüdü ve 2 yıl önce ona paten aldım. İlk başlarda hiç kullanamadı ama zamanla alıştı. Bu yıl, Corona çilemizden önce, iyice sürüyordu paten. Artık kendime de alayım da beraber sürelim derken Corona patlak verdi. Şimdi çocukların dışarı çıkması yasak. Ama ben artık daha fazla beklemek istemiyorum. Hayatı saçma sapan sebeplerle gereksiz yere ertelemek çok saçma.

Geçtiğimiz hafta Decathlon'dan verdim sipariş. Koruma setiyle beraber 450 TL tuttu. Patenin linkini buraya bırakıyorum. Başka modeller de var sitede ama ben hep 4 tekerlekli paten istemiştim. Aslında küçükken hayalim okula paten ile gitmekti. Böyle ayakkabılara monte edilen tekerlekler var ya, onları ayakkabıma takıp gidecek, okula varınca da tekerlekleri çıkarıp çantama atacaktım :D Olmadı. Olsun! Hiçbir şey için geç değil. Aklıma koydum; okullar bir açılsın, ilk gün paten ile gideceğim :)



Yolun yarısına 1 kala içime dolan tarifsiz bir yaşama isteği var. Yeni diller öğrenmek, yeni şeyler denemek, çocukluk hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum. Dedim ya öyle büyük hayaller değil benimkiler :) İlk hedef düz bir karın, ikincisi okula patenle gitmek :)))))))



Pazar, Mayıs 03, 2020

Fit Olma Çalışmalarım - Mayıs Günlükleri

Okulların kapandığı 13 Mart tarihinde işlerin bu kadar ciddileşeceğini ve bu zorunlu tatilin (?!) bu kadar uzayacağını hiç düşünmemiştim. İlk haftalar kendimi o koltuktan bu koltuğa atmakla geçti ama yine de birkaç kez yürüyüşe ve koşuya çıktım akşamları. 

Evde kalma durumunun uzayacağını anlayınca bir yılgınlık çöktü üzerime ve bir süre pek bir şey yapmadım. Sonra baktım ki evde boş durmaktan yemeğe sarıyoruz ve hareketsizlikten şişmeye, daha kötüsü kas ve direnç kaybetmeye başlıyoruz; bir gayret spora ve sağlıklı beslenmeye başlayalım dedim. Mart sonuna doğru Instagram'daki canlı dersler sayesinde  Muay Thai ve Kickbox öğrenmeye  başladım. Ardından biraz yoga ve tüm vücut yağ yakma egzersizlerine geçtim. Ama yemeye aynen devam ediyorduk ailecek.

26 Nisan'dan itibaren işleri biraz daha ciddiye almaya başladık. Aşağıda bu süreçteki ölçümlerim var. Evet daha gidecek çok yol var ama 1 aydan kısa sürede belden 6cm incelmiş olmak devam etmek için yüksek bir motivasyon oldu gerçekten :) Boyum 1,78 ve çocukluğum hariç hiç bir zaman çıtıpıtı bir kız olmadım. Zaten hayalim de çıtıpıtı olmak değil. Sadece karın bölgemdeki yağlanmadan kurtulmak istiyorum. Rakamlara bakınca yavaş da olsa hedefe doğru gittiğim için mutluyum :)


Aşağıdaki fotoğraflar 2015 yılından kalma. Doğumdan sonra bir türlü toplanmayan göbeğim ile verdiğim savaşın hatıraları :))) Tam 100 gün evde spor yapmış ve incelmeyi başarmıştım. 29 yaşındaydım ve 26 beden kot giymeye başlamıştım. Nasıl karar verip nasıl başladığımı 4 arkadaş kurduğumuz fitness ve sağlıklı yaşam sitemiz olan Fitizbiz.com adresinde anlatmıştım o zamanlar. Sitede bir sürü ip ucu ve sağlıklı tarif var, ben de bir yerden başlayayım diyenler bakabilirler.

transformation

Boyum uzun olduğu için kilo takıntım yok sayılır ama kendimi bildim bileli hep bel/karın bölgem ile derdim olmuştur. Hatta hep esprisini yaparım Allah bilmiş de göbek vermiş yoksa kesin piercing taktırır, yaz kış göbeğim açıkta gezerdim diye :)) Peki yolun yarısına 1 kala piercing taktırır mıyım? Hımmm... Neden olmasın :D Ama daha oralara gelmeye çok var tabi.

Yaptığım videoların linklerini buraya bırakıyorum. "Do this everyday" yazanı her gün yapıyorum. "Get Abs in 2 weeks" yazanı da gün aşırı yapmaya çalışıyorum. Ama en sevdiğim Gizem Hoca'yla kardiyo dans dersleri. O kadar eğlenceli ki çok da yorulsam eğlendiğim için bırakmıyorum. Dansla başlayıp diğerleriyle devam ediyorum. Dün enerjim fazla geldi hepsinin üzerine Fitness Partnerim kanalındaki kısa kısa tek şarkılık Zumba videolarını da peşpeşe yaptım :D 

Canınız mı sıkılıyor açıp şu kardiyo dans linkini kaptırın kendinizi, Gizem Hoca'nın dediği gibi hepsini tam yapmak zorunda değiliz, amacımız hareket edip eğlenmek :) 3-4 günün sonunda ruh halinizde olumlu bir gelişme olmazsa gelip bana çemkirebilirsiniz, garanti veriyorum :)))))






Cumartesi, Mayıs 02, 2020

Mayıs Günlükleri - "Ben olmak" ve Biraz Müzik

Güne Mr. Kaplan'ın Dünya Jazz Günü yazıma yaptığı yorumla ve dolayısıyla "Hasta Siempre" ile başladım. Arkasından Concha Buika ve Yasmin Levy geldi ki değmeyin keyfime :) Hemen paylaşmak istedim.






İspanyolca üniversitede tanıştığım ve çok sevdiğim bir dil. Bugünlerde yine çalışıyorum. Udemy'den ücretsiz online eğitim aldım. Başlangıç seviyesi, basit bir kurs ama bilgilerimiz tazelemem için iyi oldu. Bitince üst seviye kurslarla devam etmeyi düşünüyorum. Başlangıç kursunun linkini buraya bırakayım. Diğer yazılarımda da bahsetmiştim ücretsiz olan bir sürü kurs var Udemy'de, mutlaka bakmalısınız :)

Gelelim başlık konumuz olan "Ben olmak" sorunsalımıza. "Sorunsal" dedim çünkü aslında bu bir sorun değil ama bunu yapamamak işleri sorunlu hale getiriyor :) Aklımdan geçenleri şöyle bir yazıya dökersem:

"Ben olmak" ❌ Her şey

İnsanın en büyük yanılgısı "ben" olmadan her şey olmaya çalışmak bence. Bugüne kadar sorun yaşadığınız herkesi düşünün; ya kim olduğunun, niteliklerinin farkında değildir, daha "ben" olamadan bir ünvana sahip olmuş egosuna yenilmiştir ya da bir türlü kendini gerçekleştirip "ben" olamadığından komplekslerinin altında ezildiğini saklamak için üste çıkmaya çalışıyordur. Ya da o sorunu yaşarken siz / biz / ben henüz kendimiz olamamışızdır da acısını sağdan soldan çıkarmaya çalışıyoruzdur. Demem o ki, hepimizin asıl derdi "ben olmak". Hayalimizdeki "ben" olduğumuzda, benliğimiz tamamlandığında "anne", "baba", "eş", "evlat", "arkadaş", "patron", "işçi" gibi tüm ünvanlarımızı taşımak çok daha kolaydır. Çünkü biliriz ki onlar sadece birer ünvandır ve tek başlarına bizi tanımlamazlar. Bir ceket gibi üzerimize giydiğimiz şeylerdir tüm o ünvanlar. İçinde ise "ben" vardır. Şimdi içinde "ben" olmayan boş ceketler düşünelim. İşe yarar mı? İşin özü "Ben olmak" önemli, çok önemli. Elzem!

Yazıyı The Gypsy Queens'ten neşeli bir şarkı ile bitirmek geldi içimden :D


Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...