Cuma, Eylül 27, 2019

Damlalar*

"Suya yakın olmak şart. İlle okyanus kıyısında yaşamalı demiyorum, kaçımıza vurabilir ki o piyango? Hatta kader bu ya, belki denizin dalgalarına bile uzak kaldın ama ne yap et, suya yakın ol.. Yoksa, içi kuruyor insanın. Bedenimizin bile %70'inin su olduğunu biliyor muydun?" dedi* Kate.

Kate çok yanılıyordu. Artık bedeninin %70'i su değildi. Hatta artık kendine ait bir bedeni bile yoktu. R. Daniel üzülebilme yetisi olsaydı çok üzülecekti Kate için. Son güncellemelerle poiztronik beynine yüklenen bir takım algoritmalar sayesinde insanlardaki "empati" yetisine benzer bir analiz ve değerlendirme özelliği kazanmıştı ama hâlâ "üzülmek" gibi insani duygulara sahip olduğu söylenemezdi. 


Kate'in bedeni geçirdiği bir kazada onarılamaz derecede hasar almış ve Kate yatağa bağlı hale gelmişti. Futurobo Inc. Yönetim Kurulu, durumu değerlendirmiş; ondan sorumlu olan R. Daniel Oliver'ın da fikrini alarak Kate'in yeni projeleri "Küp"te kobay olmasını onaylamışlardı. "Küp Projesi" henüz tüm insanlığın bilgisine sunulmamıştı. Projenin kapalı kapılar arkasında saklanmasının sebebi etik problemlerdi. Proje, insan bilincine sonsuzluğu sunarken, bedenlerin ve bildiğimiz anlamda "hayat"ın sonunu getirebilirdi. 


Projenin beyni olan R. Henry (bu ismi eserlerini incelemekten bir çeşit "zevk" aldığı Charles Bukowski'nin  bir eserinden esinlenerek kendisi seçmişti), Kate'in proje için uygun bir aday olduğunu teyit ederken projeyle ilgili tüm insani etik problemleri göz ardı ediyordu. Söz konusu hayatta olmaksa önemli olan bilincin devamlılığıydı. Bedenler zaten eninde sonunda yok olmaya mahkumdu. Üstelik bu proje başarılı olduğu takdirde dünyanın en büyük sorunu olan doğal kaynak ihtiyacı ortadan kalkacak; açlık ve susuzluk kaynaklı zamansız ölümlerin önüne geçilecekti. 


Küp projesi ile insan bilincinin pozitronik beyine benzeyen bir "küp" içine aktarılması; geçiş evresi tamamlanıp kişinin benliği, bedenin kaybedilip bilincin korunduğu gerçeğine alışınca da "küp"ün R. Daniel ve R. Henry'ninkine benzeyen yapay, robotik bedenlere yerleştirilmesi amaçlanıyordu. Böylece kişi insanlığının özünü barındıran zihni ve sonsuza dek yaşamasına olanak sağlayacak olan yeni bedeni ile varlığını sürdürmeye devam edebilecekti. Planlama aşamasında projeden haberdar olan birkaç insandan biri olan Asaf Süreya*** bu fikre şiddetle karşı çıkmıştı. "İnsanın özü sadece zihninde değil ki! Teninde, kanında, ruhunda! Güneşi, denizi, rüzgarı, tenine düşen yağmur damlalarını hissedemeden mutlu olamaz insan!"  demişti Asaf.  Bu çıkışından sonra kademeli olarak proje biriminden uzaklaştırılmış, şirketin başka bir bölümüne transfer edilmişti.


Küp projesi ile ilgili olası itirazların analizini yapan Futurobo çalışanları "güneşin, denizin, rüzgarın ya da yağmur damlalarının hissedilmemesinin oluşturabileceği bir soruna dair herhangi bir veriyle karşılaşmamışlardı. Analiz sonuçlarına göre karşılaşılacak en büyük sorunun cinsel hayat ve üreme problemi olacağı öngörülüyordu. Bunun için de çözüm basitti. Üreme organları sağlıklı ve üremeye gönüllü olan insanların zihin aktarımı için bir deadline** belirlenecek ve aktarım üreme gerçekleştikten sonra yapılacaktı. Üreme yetisi doğuştan olmayan ya da yaş, hastalık, kaza gibi sebeplerden bu yetiyi kaybedenlerin aktarımı ise zaman kaybetmeden ivedilikle gerçekleştirilecekti. Tabi ki tüm bu planlar Kate'in deney süresini başarılı bir şekilde atlatmasına bağlıydı. Şu ana dek işler yolunda gitmişti.


Kate'in bilinci kazadan 48 saat sonra üretilen ilk "küp"e aktarılmıştı. Kate'e gerçeklerin çok ufak bir bölümü anlatılmıştı sadece. Tek bildiği çok kötü bir kaza geçirdiği, geçirdiği ağır ameliyatlar sebebiyle bedenini bir süre hissedemeyeceği ve gözlerinin de sargılı olduğunu söylemişlerdi. Şimdilik tek yapabildiği konuşmaktı. Zihninin aktarıldığı küp kablosuz bir verici ile bilgisayara sinyaller gönderiyor ve bilgisayardaki program bu sinyalleri Kate'in önceden kaydedilmiş ses dosyalarından faydalanarak konuşmaya çeviriyordu. Aynı şekilde konuşulanlar da yine aynı program tarafından sessiz sinyallere dönüştürülüp Kate'in zihnine aktarılıyordu. Bu şekilde Kate ağzını açmadan, kulaklarına ihtiyaç duymadan iletişim kurabiliyordu.


İlk günler her şey proje planında öngörüldüğü gibi gitmiş olsa da günler geçtikçe Kate'in zihninde bir düzensizlik baş göstermeye başladı. Kate günler geçmesine rağmen neden hiçbir şey hissetmediğini 
sorgulamaya başladı. 

"Bir daha hiç hissedemeyeceğim değil mi bedenimi. Sanırım görme yetimi de tamamen kaybettim. Neden bana gerçekleri anlatmıyorsunuz? Gerçekleri öğrenmek benim hakkım! Bu şekilde yaşamak istemiyorum!" 


Bu çıkışlar şiddetlendiğinde Kate'in içinde olduğu "küp"e sakinleştirici sinyaller gönderiliyor ve zihni geçici süre ile devre dışı bırakılıyordu. Kate uyanık olduğu anlarda sorduğu sorulara tatmin edici cevaplar alamadıkça mantıklı şeyler düşünmeyi bırakıp hayaller kurmaya başladı. Uçsuz bucaksız denizler, masmavi engin bir okyanus hayal ediyordu çoğunlukla. Bir süre sonra bu hayaller yetmemeye başladı Kate'e. Zihnindeki özlem hayal kırıklığına, hayal kırıklığı öfkeye dönüştü. Düşünceleri küfür olup yayılıyordu "küp"e bağlı ses sisteminden. 


Bir gün proje sorumlularının hiç beklemediği bir şey oldu. Kate'in düşünceleri odasındaki bilgisayarı aşıp binanın ana sistemine sızdı ve Kate'in yardım çığlığı tüm binada yankılandı. Asaf duyduklarına inanamadı önce ama tüm bunların "Küp" projesiyle ilgili olduğunu anladı. Projenin tamamen rafa kaldırıldığını sanıyordu. Oysa çoktan insanlı deneylere başlamışlardı demek! Ama anlaşılan işler pek de ön görüldüğü gibi gitmiyordu. Robo-asistanlar Kate'in zihin sinyallerinin aktarım kontrolünü tekrar ele geçirene dek Asaf her şeyi kavramasına yetecek kadar dinlemişti Kate'in anlattıklarını. Binanın içinde bir yerde bedeninden, teninden, kanından, ruhundan koparılmış; bir "küp"ün içine hapsedilmiş bir kadın vardı. Asaf nefes alamadığını hissetti. O an karar verdi; ne pahasına olursa olsun kurtarmalıydı o kadını.


Acele etmesi gerektiğini hissediyordu. Yakalanmadan o kadını kurtarmak için doğru düzgün bir plan yapmasına yetecek kadar süresi yoktu. Ah keşke her şey kadının hapsedildiği "küp"ü dışarı çıkarmakla bitseydi. Asıl zorluk ondan sonraydı. Kadınının dünya ile tek iletişimi bina içinde çalışan sinyal dönüştürücü sistemdi. Binadan çıktıkları anda kadın tümüyle o küpün içine hapsolup kalacaktı. Asaf buna bir çare bulmalıydı. Futurobo'nun ar-ge sistemine sızdı kendi yazılımı ile ürettiği maymuncuk şifresi ile. İlk olarak projenin sonraki adımında, yani "küp", robo-bedene yerleştirildiğinde kullanılmak üzere tasarlanan sinyal dönüştürücünün yerini öğrendi. Sonra da "küp"ün nerede tutulduğunu. Şimdi tek yapması gereken uygun anı bekleyip "küp"le birlikte binadan ayrılmaktı. Beklediği fırsat çok geçmeden çıktı karşısına. 

Kate'in zihinsel aktivitelerini inceleyen Robo-birim 3. haftanın sonunda Kate'in zihinsel durumun projeden beklenen sonuçları desteklemediğini, bu koşullar altında bir sonraki aşama olan aktarımın gerçekleştirilemeyeceğini raporladı. Raporu değerlendiren Futurobo yönetim kurulu deneyin farklı bir kobay ile tekrarlanmasına karar verdi. R. Henry, projenin başarısız olma ihtimalinin olmadığını; raporlanan son durumun sadece Kate'in bu proje için uygun kobay olmadığını teyit ettiğini ekledi rapora. Deney sonlandırılacak, "küp" boşaltılıp en kısa sürede yeni kobay için uygun hale getirilecekti. 


Asaf sisteme gizlediği bir virüs sayesinde proje ile ilgili tüm raporlar ve yazışmalardan haberdar oluyordu. "Küp"ün boşaltılmasına karar verilince Kate ile ilgilenen tüm ekip görevden çekilmiş, Kate kaderine terk edilmişti. Asaf mesai bitimine dek bekleyip Ar-ge laboratuvarına girdi gizlice ve ihtiyacı olan sinyal dönüştürücüyü aldı. Ardında da hiç vakit kaybetmeden Kate'in tutulduğu kata indi binanın acil durum merdivenlerini kullanarak. Sonunda "küp"ün olduğu odayı buldu. 


Asaf masasından ayrılmadan önce binanın güvenlik sistemini hacklemişti. Ofisini terk ettiği andan binadan çıkmalarına kadar geçecek süreyi kabaca hesaplayıp bu süre boyunca güvenlik kameralarının kayıt dışı kalmasını sağlamıştı. Kate'in odasına girince her şeyi bilmesine, göreceği şeye karşı hazırlıklı olmasına rağmen bir an duraksadı Asaf. Küp cam bir kaidenin üzerinde duruyordu. Kate odada birinin varlığını duyunca yine isyan etmeye başladı ama Asaf elini uzatıp küpe dokununca dünya bir anlığına durdu. Kate'e bir anlığına kendi zihninden uzay boşluğuna ışınlanmışlar gibi geldi. Asaf "Korkma seni burdan çıkarmaya geldim, sana her şeyi anlatacağım ama şimdi acele etmemiz gerekli." diyerek "küp"ü alıp binayı terk etti.


Asaf çantasında Kate ile arabasına inip hızla uzaklaştı Futurobo Inc.'ten. Hiçbir şey görmediği ve hiçbir şey hissetmediği için neler olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu Kate'in. Sonunda daha fazla dayanamayıp "Neler oluyor? Bana neler olduğunu anlatacağını söylemiştin?" dedi. Asaf derin bir nefes alarak "Haklısın. Anlatacaklarım şeyleri hazmetmek kolay olmayacak ama yapacak bir şey yok. Bu yara bandını ne kadar çabuk çekersek o kadar iyi." diyerek her şeyi anlattı Kate'e. 


Kate duyduklarına inanamıyordu. O anda, hiçbir şey olmamış gibi konuşurlarken bedeninin boş bir çuval gibi yok olmaya terkedildiğine, zihninin el kadar bir "küp"ün içine aktarıldığına, Asaf onu o odadan kaçırmasa "küp" temizlemek için zihninin silinip bir hiçmiş gibi yok edileceğine inanamıyordu. Böyle bir şeye nasıl inanılırdı ki zaten?  


Asaf, Kate'i kurtarmaya karar verdiği gün onu nereye götüreceğine de karar vermişti. Yıllardır hayalini kurduğu o küçük deniz fenerinin yanındaki taş eve götürüyordu Kate'i. Eve vardıklarında bir kez daha dokundu Asaf "küp"e. Kate yine uzay boşluğunda buldu kendini. "Neredeyiz?" diye sordu. Asaf anlattı. Denizi, dalgaları, güneşi, küçük deniz fenerini, taş evi, tam o anda düşmeye başlayan yağmur damlalarını... Kate bir daha hiç birini görememekten korktu. O kadar çok korktu ki sonunda "küp"ün sınırlarından kurtulup uçtu zihni. Şimdi hissediyordu tüm varlığı ile denizi. Damla damla, dalga dalga coşuyor, köpük olup taşıyordu denizle birlikte. Özgürdü, hiç olmadığı kadar özgür. Aşıktı! Ezelden beri denize, zihninde hissettiğinden beri uzay boşluğuna... Bir damla olarak başladığı yolculuğuna deniz olup dalganarak, fezaya düşüp evrene dağılarak devam ediyordu şimdi. 

Haevn - Back to water 

***


*Bu paragraf canım dostum Denize Bakan Ev'in sahibesinin hikayesinden alınmıştır. 

**deadline kelimesi son teslim tarihi / vade sonu / bitiş tarihi anlamlarına gelirken içinde barındırdığı "dead" kelimesi tek başına ele alınırsa "ölü/cansız" anlamına gelmektedir.

*** Asaf Süreya ismi çok sevdiğim iki şairden geldi. Özdemir Asaf ve Cemal Süreya. Ancak onlar sevebilirdi bir kadını hiç görmeden, sadece sesine vurularak. Ancak onlar kurtarabilirdi hapsolmuş bir kadını denize, özgürlüğe kavuşturarak. 

6 yorum:

  1. Bilim kurgu yapmacık gelirdi bana önceleri. Olayların içine romantizm, psikoloji, sosyoloji ve diğer unsurlar girince güzelleşiyor. Özellikle insanın aklının ucundan geçmeyen konuları büyük bir yaratıcılıkla işleyen yazarlar büyük iş çıkarıyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Ben de yabancı yazarlara değil de Türk bilim kurgu yazarlarına katlı çok ön yargılıydım ama son zamanlarda öyle muhteşem hikayeler okudum ki Türk yazarlardan, kendi öykülerimin basitliğinim utancıyla yazmayı bırakmanın eşiğine geldim neredeyse ama şansıma yazma aşkım utancımı yeniyor galiba :)

      Sil

      Sil
  2. çok uzun yazıyon amaaa yarıya geldim unuttum başını :) bu tür öykülerini bikaç bölümde yayınlasan yaaa da keyifle okuyalım amaaa hadii üzme biziii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısın hatta aynı tavsiyeyi ben de başka bir Blogger arkadaşa verdim daha önce :D ama gelince yazıyorum gidiyor, akıyor. Ama daha dikkatli olup parça parça paylaşayım :)

      Sil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...