Cumartesi, Eylül 21, 2019

İnanmak İstiyor İnsan Bazen

Şu an en çok inanmaya ihtiyacım var.

Cennet diye bir yerin var olduğuna, Neslican'ın cennete gittiğine ve orda mutlu olduğuna inanmaya ihtiyacım var.

Neslican'la yolum yıllar önce o daha kanserin k'si ile tanışmadan kesişmiş -teğet geçmiş demek daha doğru belki de- ama ben bunu çok sonra öğrendim. Erkek kardeşim yıllar önce bir gün "Abla benim Rize'ye gitmem lazım" demişti durduk yere. O zamanlar daha çocuktu. Ablacım ne Rize'si, sen daha tek başına okula gitmeyi yeni öğrendin diyerek işi şakaya vurmuştum ama iş ciddiydi ki kardeşim ağlamaya ve isyan etmeye başladı. "Arkadaşım var orda, morali çok bozuk; ağlıyor; yanında olmam lazım abla! Lütfen!" demişti kardeşim. Dedim ya daha çocuktu ve ağlayan bir arkadaşını teselli etmek için tek başına Rize'ye gitmesi mümkün değildi. Ama arkadaşıyla telefonda konuştuk, teselli etmeye çalıştık. Bir süre sonra sorun çözüldü, moraller düzeldi. Yıllar sonra ben Neslican'ı Instagram'dan takip etmeye başladım ve o zaman kardeşim "Abla, çocukken Rize'ye yanına gitmek istediğim arkadaşım Neslican'dı." dedi.

Hayat bazen o kadar anlamsız ki. Nefes almayı bile hak etmeyen insanımsı varlıklar elini kolunu sallayarak yaşamaya devam ederken gencecik, hayat dolu, umut dolu, bir kız tüm gücüyle ayakta kalmaya çalışırken kaybediyor savaşı. Acı içinde yattığı hastane yatağında bile yüzünden eksik olmayan gülümsemesi, hayat dolu, enerjik konuşması, hayalleri... En son videosunda savaşmaya devam edeceğini, yaşamak istediğini, bu savaşı kazanacağını söylerken titreyen sesi... O videoyu izlerken hayatın ona bu şansı vermesini dilemiştim tüm kalbimle. Onun kadar umutla bakamıyorum hayata, o yüzden savaşı kaybedebileceğini düşünmüştüm ama Neslican o kadar umutluydu ki belki dedim, belki hayat bu kez şaşırtır benim gibi umutsuzları.

Neslican'ı hep bu gülen yüzüyle hatırlayacağım.

Cennet var mı, cehennem azabı öte dünyada mı yoksa tam burada içimizde mi bilmiyorum ama şu an sadece Neslican'ın çiçekli bir bahçede oturup sevdiği bir kitabı okuduğunu düşünmek istiyorum. Yüzyıllardır insanoğlunun çaresizlik karşısında sığındığı güvenli limanlar gibi benim de şu an tutunacak bir dala, belki bir hayale ihtiyacım var. Şu an en çok inanmaya ihtiyacım var.

Yıllar önce Burçak Çerezcioğlu'nun gerçek hikayesi olan Mavi Saçlı Kızı okuduğumda da yine böyle kahrolmuştum. 16 yaşında lösemi yüzünden hayatını kaybetti Burçak. Kitap onun günlüklerinden oluşuyor. Onunla birlikte soluksuz yaşamıştım o kısacık hayatı sanki. Aşık olmuştu Burçak, ölmeden önce sevdi, sevildi. Aşkı tatmadan ayrılmadı dünyadan. Bilemiyorum Neslican'ın gerçek bir aşkla tanışmaya, Burçak kadar o aşkı yaşamaya fırsatı oldu mu. Kalbim parça parça olmuştu yıllar önce kitabın kapağını kapatıp Burçak'a veda ederken. Şimdi de öyle.

"Hayatım boyunca yaptığım, ayakta kalmak, mutlu olmak, başarabildiğim tek şey daha güzel, daha mutlu günleri beklemek oldu. Her zaman bir şeyleri bekleyerek yaşıyorum."

Ne yaparsak yapalım sonumuz aynı. Bir gün kapanacak gözlerimiz son kez. Başka bir dünyada açılır mı sonsuzluğa bilen yok. Öyle olduğunu sanan çok. Elimizden tek gelen, yokuş aşağı yuvarlanırken bakacağımız yönü seçmek. Ya yüzümüzü umuda dönüp yolda gördüklerimizden keyif almayı tercih edeceğiz ya da yaşarken cehennem azabı çekeceğiz kendimizi yiyip bitirerek. Ben yüzümü umuda dönmekte çok zorlanıyorum ama yine de deniyorum her gün en baştan. Bugün değil ama yarın yine deneyeceğim yüzümü umuda dönmeyi. Bu kez Neslican için, Neslican'ın anısına.

Yattığın yer cennet olsun Neslican! Yoksa bile seninle yoktan var olsun cennet!



4 yorum:

  1. Nur içinde yatsın. Zıtlıklar üzerine kurulu bu sistemde emin olun Cennet var. :)

    YanıtlaSil
  2. Kısa hayat ve epey dolu bence.. o şimdi, bizim "gerçek hayat" diye adlandırdığımız bu yerden bence ÇOK daha iyi bir yerde.. buna eminim.. ! Ruhuna öpücükler gönderiyorum. Yakında hep birlikte olacağız <3

    YanıtlaSil
  3. kardeşinin hikayesi ne tatlıymış.

    YanıtlaSil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...