Eski zamanlarda, uzaaaaak diyarlarda küçük bir krallık varmış. Bu krallıkta kömür kalpli bir kraliçe yaşarmış. Kraliçenin kalbi bazen kor alev olur yanar bazen köz olur sönermiş. Kalbini kor alevler sarınca kraliçe yollara düşer; günlerce gecelerce yürür; kalbindeki alevler sönsün diye beklermiş. Alevler sönüp kalbi köze dönüşünce saraya geri dönüp devam edermiş ülkesiyle ilgilenmeye. Kraliçe halkını çok severmiş ama omuzlarında taşıdığı bu yük zaman zaman çok ağır gelirmiş. Bir de ne yaparsa yapsın kimseler anlayamaz, kimseler çare bulamazmış kraliçenin kömür kalbine.
Yıllar geçip kraliçe yaş aldıkça kalbi daha sık alevlenmeye, alevler daha geç sönmeye başlamış. Bu alevler bazen o kadar büyürmüş ki kraliçenin bedenine sığmaz dışarı taşarmış. Böyle anlarda kraliçenin en yakınındakiler zarar görürmüş en çok. Kraliçe bu duruma çok üzülürmüş ama elinden de bir şey gelmezmiş. Kendi topraklarında derdine çare bulamayınca yakın krallıklara haber gönderip derdine çare aramaya karar vermiş.
Çevre krallıklara ulaşan ulaklar kraliçenin durumunu anlatıp en bilge alimlerden, en maharetli hekimlerden çare sormuşlar ama nafile. Gönderdiği ulaklar çaresiz bir bir geri döndükçe kraliçenin umudu da tükenmeye yüz tutmuş. Kalbinin alevi benliğini iyiden iyiye sarmaya, ruhunu ele geçirmeye başlamış. Halinden anlayan, derdine çare olan çıkmayınca kömür kalbi yakıp yıkmış kraliçeyi.
Kraliçe çaresizliğinden düşmüş yollara yine. Bu kez her zaman gittiğinden daha da uzaklara gitmesi gerekmiş. Günlerce gecelerce durmadan yürümüş, derin düşüncelere dalıp bilmediği diyarlarda bulmuş kendini. Nerede olduğunu anlamaya çalışırken genç bir iz sürücü ile karşılaşmış. İz sürücü onu görür görmez anlamış ne kadar yorgun olduğunu. Kraliçe yorgunmuş ama kalbindeki alevler sönmeden dönemezmiş ülkesine. Sessizce aynı yöne doğru yürümeye devam etmişler bir süre. Sonunda bir uçurumun kıyısına gelmişler. İz sürücü biraz daha ilerleyip bir kayaya oturmuş, kraliçe de yakındaki başka bir kayaya. Yol boyu olduğu gibi sessizce izlemişler ayaklarının dibine serilmiş muhteşem manzarayı. Kraliçe derin bir nefes almış ve gözlerini kapatmış. İçinde alev alev yanan kalbini önlerinde uzanan uçsuz bucaksız denize bıraktığını hayal etmiş. Sonra gözlerini hiç açmadan etrafındaki seslere odaklanmış. Neşeyle cıvıldayan kuşlar, otlar arasına gezinen yüzlerce börtü böcek, uçuşan yusufçuklar, ağaçkakanlar, sincaplar... Bitmek bilmeyen bir devinim. O günden sonra kraliçe ne zaman yollara düşse genç iz sürücü de eşlik etmiş ona. Kimi zaman havadan sudan konuşmuşlar, kimi zaman susmuşlar ama her defasında aynı dinginlikte huzur bulmuş, birbirlerine arkadaş olmuşlar.
Kraliçe sevdiklerine zarar vermemek için ne kadar uzağa gitmek zorunda kalırsa kalsın, her seferinde dönmüş ülkesine. Ne kadar yorulursa yorulsun kendiyle savaşmaktan, içindeki alevlerden kurtulmanın yolunu aramaktan hiç vazgeçmemiş. Yazmış, çizmiş, anlamaya, anlatmaya çalışmış yıllarca. Bir sürü güzel dost edinmiş bu yolda ama yine de söz geçiremiş kömür kalbine.
Yıllar geçmiş; yollar eskimiş; dün doğanlar bugün büyümüş; kömür kalpli kraliçe yaşlanmış. Kalbi artık tutuşmaz olmuş ama çilesi bitmemiş kraliçenin. Bu kez de taşlaşmaya başlamış kalbi yavaş yavaş. Tüm dostları gelmiş tek tek ziyaretine. Ama artık çare aramaz olmuş kraliçe. Ömrünce içindeki alevlerle savaşmış olan kraliçe, yorgun, kırgın ve çaresiz tümüyle kabullenmiş kaderini sonunda. Bir gün, tam da güneş doğarken kaskatı kesilmiş kraliçenin kalbi. Kraliçe gözlerini kapatırken hayata, yıllarca içinde taşıdığı kor alevleri ve dalıp gittiği engin denizleri düşlemiş son kez. Kraliçenin zamanla küle dönüşüp yok olan bedeninden taşlaşmış bir kalp kalmış geriye. İşte bu yüzden nesilden nesile anlatılmış kömür kalpli kraliçenin kendi kalbiyle savaşı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Başka Dünyalar
Bu yıl kendime doğum günü hediyesi olarak bir gömlek aldım ama gömlek bir türlü elime ulaşmadı. Firma, çok yoğun olduklarını, kargoların sır...
-
Ay saçı burma Uzakta durma Gel ay sevgilim Boynunu burma Dağda duman yeri var Kaşta keman yeri var Yarim benden incinmiş ...
-
"Çok güçlüsün. Ben olsam onca şeye dayanamazdım." O kadar çok duydum ki bu cümleleri... Değilim! Dayanmamak gibi bi...
-
Bir önceki yazımda bahsetmiştim mutfak aşkıma geri döndüğümden. Epeydir uzak kalınca hamburger yapmak için düştüm netteki tariflerin peşine ...
ah çok güzeldi ya. senin hayalin de mi. masal gibi olmuş. şöyle canlandı gözümde. doğada ova gibi bir yerde bir taştan kalp ve onun da efsanesi bu yazdığın işte :)
YanıtlaSilbir hayal, bir yansıma ama aynı zamanda bir çok kadının gerçeği aslında. kalbinde sönmek bilmeyen alevlerle yanan, vazgeçmeyen, sonuna dek savaşan tüm kadınların masalı :) dilerim asla taşlaşmaz kalplerimiz!
SilMuhteşemsin her zamanki gibi, bu hikayeleri birinin anlatması lazım diyorum sana..
YanıtlaSildur, daha yana yana gidilecek bir yolumuz var muhteşemliğe!
Sil"3. yeniler" olcaz el birliği ile :P
:)
Silben de katılabilir miyim :P :D
SilTabi ki :)
Silkadının yine unvanı varmış kraliçe olmadan kalbi patlaklar ne yapacak :) doğaçlama masalları severim.
YanıtlaSilHer ev bir küçük krallık, her kadın kendi krallığının kraliçesi ;) olmasa da öyle hayal etmesi güzel :D
SilGerçekten harika, bu kadar insanı içine çeken şekilde yazmanız takdire şayan. Büyük bir hayranlıkla okuyorum her seferinde.
YanıtlaSilÇok teşekkürler :) Bazen güzel geliyor ilham, akıp gidiyor. Bazen çok feci tıkanıyor, damlamıyor bile :D
SilHikayeden çok masal diyelim pek tarzım değil ama yazım üslubunuz ve yazının akıcılığı insanı sürüklüyor ama bir şey daha iyi aydınlanması gerekiyor sanki kraliçenin kalbi neden yanıyordu?
YanıtlaSilMasal ve öykü olarak etiketlemiştim zaten :) Kraliçenin kalbi taşıdığı sorumlulukların ağırlığından yanıyor diyebiliriz, kraliçe olmak değil de özgür olmak istediği için yanıyor diyebiliriz ya da anlatamadığı belki de kendisinin bile anlayamadığı bir iç sıkıntısı yüzünden yanıyor da diyebiliriz. Ucu açık, okuyanın hayal gücüne kalmış :)
Sil